yasemin dalkılıç’la dünyanın inanılmaz dalışları

Adı: Yasemin Dalkılıç’la Dünyanın İnanılmaz Dalışları
Türü: Gezi / Dalış
Yayın Yılı: 2015
Yayınevi: Cantek Vakfı
Sayfa Sayısı: …
Boyut: …
Kağıt: İthal Kuşe Kağıt
Kapak: Dikişli Kapak
Dili: Türkçe / İngilizce
ISBN: 978-605-65659-0-8

kitap hakkında

ÖNSÖZ YAZISI

Hız ve kontrol hissinin ön planda, manzaranın arka planda kaldığı araba yarışı gibi diğer tutkularımın aksine dalış tamamen ne gördüğümüz ile ilgilidir. Suyun ortasında uzaydaymışçasına yerçekimsiz bir şekilde askıda durmak büyüleyici bir histir. Fakat dalgıçlar sualtına yeryüzünden tamamen farklı o dünyayı tanımak için dalarlar. Akıntıda salınan mercan resifleri, imkansız açılarla büyüyen süngerler, güneş her vurduğunda renklerin bir gökkuşağına dönüşmesi, sualtında sonsuz sayılı şeridi olan görünmez bir otoyol varmış gibi hiçbir şeye dokunmadan yüzen milyonlarca balık türü olağandışı bir manzara sunar. Renklilik açısından biraz daha mütevazi ama berrak suyu, müthiş kaya yapıları ve büyüleyici dolu Akdeniz’de de saatlerce hayranlıkla manzarayı izleyebilirim. Sualtı dünyamızın milyarlarca yıl önce nasıl gözükmüş olabileceğinin fikrini verir sanki, her an binebildiğimiz bir zaman makinası gibi. Ama gerçekten öyle mi?
Bir Dünya Şampiyonu serbest dalıcı olduğumda, 15 sene önce epeyce seyahat etmeye başladım, göreceğim yeni yerler ile ilgili heyecan içindeydim. Nihayet hep dergilerde, belgesellerde tanıdığım Karayip Denizi, Kızıldeniz, Güney Pasifik, Hint Okyanusu gibi yerleri tanıyabilecektim. Fakat antrenman ve derin dalışlar için seyahat ettiğim her yerde yoğun ve çok düzenli bir program takip etmek zorundaydım, antrenman dalışlarımın arasındaki dinlenmeler bile antrenmanlarım kadar önemliydi dolayısıyla bu yerleri keşfedecek pek zamanım ve özgürlüğüm yoktu. Bu, sevgili antrenörümün şart gördüğü antrenman sisteminin parçasıydı, bundan pek memnun olmasam da bu katı kuralların olağanüstü fiziksel özelliklere sahip olmamama rağmen 8 tane dünya rekoru kırabilmemi sağladığını biliyordum. En azından Rudi de beni yalnız bırakmamak adına aynı rejimi takip ediyordu. Fakat yaptığım çok kısa dalışlarda olağanüstü sualtı sahnelerine şahit oldum ve daha fazlasını görebilmeyi dört gözle bekliyordum. Yarışma tipi dalış günlerimin sonuna vardığımda nihayet dünyayı istediğim gibi gezmekte, istediğim kadar dalmakta özgürdüm. Yarıştığım uzun yılların sonunda Rudi’yle bu yerlerde tekrar dalmak üzere harika planlar yaptık fakat bizi ne kadar tatsız bir sürprizin beklediğini bilmiyorduk.
Tabii ki gezegenimizin karşı karşıya kaldığı ekolojik tehlikeyi farkındaydık. Hepimiz bununla ilgili pek çok fotoğraf, rapor, belgesel gördük, büyük şehirlerdeki kirlenen havaya maruz kaldık ve kötüye giden doğamızı yavaş yavaş kabullendik. Fakat daima insanoğlunun bu sorumsuz davranışının sualtını da yok etmesine sebep olmasının çok daha zor olduğuna inandım. Sonuçta denizler gezegenimizin 4’te 3’ünü kaplıyor ve sonsuz derinliğe ve kendini yenileme gücüne sahip. Böyle bir büyüklüğe ne kadar zarar verebilirdik ki? İlk dalışımı yaptığım anda tahmin edebileceğimden çok çok daha fazla zarar verdiğimizi gördüm.
Denizler ölüyor.
İlk bu muhteşem yerlerde daldığımdan bu yana 15 sene gibi gayet kısa bir süre geçti fakat değişim inanılmaz. Binlerce balık olan yerlerde neredeyse hiç balık yok şimdi, koca mercan oluşumları olan yerlerde şimdi harabeler var sadece, renk olan yerlerde şimdi sadece gri var. Dünyanın çeşitli uzak yerlerine saatlerce uçuşlarla vardıktan sonra inanılmaz bir yaşama şahit olmayı beklerken çoğunlukla bir hiç ile karşılaştık. Daha fazla detaya girmek istemiyorum çünkü bu detayları zaten belgeselimizde izleyeceksiniz fakat kısaca son 30 yılda dünyanın mercan resiflerinin %50’si ve bununla balık nüfusunun da yarısı kayboldu. Bu hızda devam edersek önümüzdeki 30 yıl içinde resiflerin %90’ını ve balık stoklarının %70’ini kaybetmiş olacağız ve size garanti ediyorum denizlerde hayat olmadan yeryüzünde hayat da olamaz, çok basit bir gerçek bu.
Kızımız Lara doğduğunda Rudi ile bir belgesel dizisi çekip sonsuza dek kaybolmadan bazı sualtı harikalarını filme almaya karar verdik. Ardından Cantek yönetim kurulu başkanı Hakan Karaca ile tanıştık, Nasuh Mahruki ile yaptığı Everest tırmanışı sponsorluk çalışmasından sonra bir rekor denememe sponsor olmak istediğini söyledi. Fakat yarışma kariyerime artık bir son vermeye karar vermiştim fakat daha sonra bu belgesel fikrini sunduk. Belgeseller şu dönemde pazarlaması zor programlar, insanlar yarışma programlarını, “reality show” tipi programları tercih ediyor. Çoğu kişinin de doğa umurunda değil, bu nedenle dünyamız hızla kötüye gidiyor. Hele çevre temalı belgeselleri pazarlamak daha da zor, kimse içinde yaşadığımız çirkin gerçeği izlemek istemiyor, sanki buna gözünü yummak sorunun yok olmasını sağlayacakmış gibi. Bu nedenle Hakan Karaca ve Cantek firmasının bu projeye desteği çok önemli, değerli ve alkışa laiktir. Cantek, ürettiği enerji kullanımını defalarca düşüren çok yenilikçi soğuk hava depoları ile çevreye verdiğimiz zararı defalarca azaltmak üzerinde çalışıyor. Çalışma ilkeleri olan “Enerjini Doğru Kullan” sloganı hem serbest dalış sporunun özeti, hem de bu belgeselin temasını yansıtmakta. Türkiye’de ve dünyada daha çok böyle insana ve şirkete ihtiyacımız var. Onlarla çalışmış olmaktan gurur duyuyor, bu proje için daha iyi bir ortak düşünemiyorum.
Belgeselin bölümlerini en önemli olduğunu düşündüğümüz kitlenin ilgisini çekecek şekilde yapmaya çalıştık, gençler ve çocuklar. Hala doğal şeylere hayranlık duyuyorlar ve bir değişim yapacak merak ve hevese sahipler. Tabii ki yetişkinleri de belgeseli izlemeye, bu kitabı okumaya davet ediyoruz ve içlerindeki çocuğu canlandırmayı umuyoruz. Yani bir yandan durumun ne kadar ciddi olduğunu, bir yandan sualtı dünyasının hala ne kadar güzel olduğunu göstermek istedik, bununla okuyucu ve izleyicilerimize hala bir ümit olduğunu göstermek istiyoruz. Fakat hızla harekete geçmeliyiz. Harekete geçmek derken, olumlu bir sonuç doğuracak en ufak hareketten başlayarak her an doğru şeyi yapmaktan bahsediyoruz. Biri demişti ki, bir an için dünyada yaşayan, yere çöp atmak üzere olan her insan elindeki çöpü çöp kutusuna atarsa bir saniyede dünyada 80 ton atığı elimine edebiliriz. Çok yakın bir zamanda Bozburun yarımadasında harika bir mavi yolculuğa çıktım ve pek çok teknenin Deniz Temiz bayrağı taşırken bir yandan denize çöp attığına şahit oldum. Değişim sadece devlet ve kuruluşlardan bekleyeceğimiz bir şey değil, bizim elimizde ve hepimiz bir olup bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Bu nedenle her bölümün sonuna şu cümleyi ekledik:
“Dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük tehlike başkasının kurtaracağına inanmaktır”.
Gelin hep beraber enerjimizi doğru kullanalım.
YASEMİN DALKILIÇ

ADALAR

Bu dünyanın adaları, insan ya da hayvan diye ayrım yapmaya gereksinim duymayan Tabiat Ana’nın, canlıların hizmetine cömertçe sunduğu, birbirinden değerli kara parçacıklarıdır. Erişkin türlerin evrimleştiği ya da huzur içinde çoğalabilmelerine olanak sağlayan adreslerdir. Uzun yolculukların mola zamanı geldiğinde, yaşamın şifresini çözenlere eşi ve benzeri olmayan hazinelerdir…
Yasemin Dalkılıç’ın dalışlarıyla tanımaya çalışacağımız tropik adalarda, hayallerimizin ötesine taşınan güzellikler bizleri bekliyor. Ada dalışları için gittiği Bahama sahillerinde, benzerine kolayca rastlanılmaya karşılaşma, ürkek yapısıyla bilinen sevimli bir Lagos’u, dalgıcımızın karşısına çıkaracak. İlk anda simsiyah gövdesini beyaza dönüştürerek savunma pozisyonuna geçen deniz canlısı, biraz nazlandığı halde, dalgıcımızın dostluk teklifini geriye çevirmeyecek. Üç buzul çağını ve dinozorları dünya yüzünden silen afetleri atlatmayı başaran köpek balıklarıyla, Bahama ve Endonezya sahillerinde birlikte yüzerken, dalgıcımızın gözünden, insanoğlunun sınır tanımaz bencilliklerini hüzünle izleyeceğiz.
Beş kez dünya serbest dalış şampiyonluğu yaşayan David Lee’nin, yağmur ormanları ile Karayip Denizi’nin arasında yaşadığı bölgeye konuk olacağız. Doğanın Jamaika’da hükmünü yitirmediği derinliklerde, birbirinden şaşırtıcı ve büyüleyici dalışlar Yasemin Dalkılıç’ı beklemekte…

PERFORMANS DALIŞI:

Çok eski efsanelerde dipsiz olduğu ve içinde deniz ejderhalarının yaşadığı düşünülen Blue Lagoon Jamaika’nın kuzeydoğu kıyısında bulunuyor. Dip derinliği sürekli olarak değişen kaya çukurunda, mavinin her tonuyla karşılaşmam mümkün. Duvarları şiddetli yağışların sonrasında çamurla sıvanmış. Yaşlı ağaçların çürümüş dalları derinliklerini tuzaklarla doldurmuş. Beklenmedik sürprizlerle karşı karşıya gelmemek için Yasemin Dalkılıç’ın enerjisini doğru kullanması gerekiyor.

DALIŞ SÜRESİ : 3.20

AQUARİUS

Bir zamanlar daha iyi bir geleceğin denizin altında olduğu düşünülürdü. Su altında kalıcı yerleşimler oluşturmaya niyetlenen araştırmacı ruhlar, 1986 yılında, British Virgin Islands’ın derinliklerinde Aquarius’u kurdu. 1992 yılında da Florida Keys’e taşınarak, güçlü akıntıların eksik olmadığı Conch Resifi’nde sabitlendi. On sekiz metre derinlikteki araştırma laboratuarının çevresinde yaşayan birbirinden ilginç canlılar Yasemin Dalkılıç’ı sevgiyle karşılıyor. Genç yaşlarda olduğu halde yüz yirmi kilogram ağırlığa ulaşan Goliat orfozu çocuksu merakına yenilerek dalgıcımızı izliyor. İki metrelik boyuyla güçlü dalgalar oluşturan tampon balıklarının sürüsü, sırtına sürtünecek kadar yanından geçerek dengesini bozuyor. Bir Hemşire Köpekbalığı Aquarius’un yakınlarındaki dalışlarına saygı göstererek dostane dokunuşlarını hoşlukla karşılıyor. Balık sürülerinin gümüş pullarından yansıyan ışıltılar göz kamaştırıcı! Her biri pervasızca renklerini sergileyen yumuşak mercanlar ve süngerler habitatın üstünü halı gibi kaplamış sanki…

PERFORMANS DALIŞI:

Çok büyük bütçeler ayrılarak uzayın gizemini çözmeye çalışan insanoğlunun hayalleri yakın zamanda gerçekleşecekmiş gibi görünmüyor. Bu tür projelerin arasında gerçekçi hedeflerle okyanusun derinliklerinde araştırmalarını sürdüren Aquarius Araştırma Laboratuvarı, ve elle tutulur katkılar sağladığı halde, kısıtlı bütçeler yüzünden geleceğe karamsar bakmakta…
Bu duruma dikkatleri toplamayı hedefleyen Yasemin Dalkılıç, dünya rekoru kırdığı zamanlardaki nefes düzeyine ulaşacak ve enerjisini doğru kullanmaya çalışarak habitatdan 500 metre uzaktaki şamandıraya ulaşmaya çalışacak.

DALIŞ SÜRESİ: 5.45 Dakika

BATIKLAR

Florida Key Kargo’nun altı mil açıklarındaki şamandıranın altında devasa bir batık bulunuyor. İlk bakışta batıkların denizin altındaki ekolojik dengeye zarar veren bir demir yığını olduğunu düşünebilirsiniz. Hemen kararınızı vermeyin! En küçük ve şirin plankton yiyicilerden başlayarak orta boydaki bölgesel balıklara ve balık nüfusunu dengeleyen yırtıcı etoburlara kadar geniş bir yelpazeye ev sahipliği yapan batıklar, iki yüz yılda doğanın oluşturduğu ekosistemi, on ayda meydana getirerek, denizin altındaki yaşama bereket katmaktadır.
Kimi batığın hikayesi dillerde dolandığı halde, çoğu gizemini korumaktadır. Yasemin Dalkılıç’ın dalış yapacağı ‘Dok Tipi Çıkarma Gemisi’ 155 metre boyunda ve 26 metre eninde uyuyan bir dev! Dünyanın ikinci büyük batığı olması ve dalışının zorluğu sebebiyle batıkların Everest’i olarak biliniyor. ABD Deniz Kuvvetleri tarafından 1955 yılında hizmete sokulan USS Spiegel Grove, 33 yıllık deniz macerasından sonra emekli edilmiş. Birkaç yıl sonra da yapay bir resife dönüşmesi için Dixie Shoals olarak bilinen bölgede kasıtlı olarak batırılmış. Baş kısmının yukarıda kalması planlandığı halde yan yatmasına engel olamamışlar. Mühendislik hesapları ve milyonlarca doların başaramadığını 2005 yılındaki Denis Kasırgası’nın dalga ve akıntıları birkaç saat içinde gerçekleştirivermiş. USS Spiegel Grove batığının üst noktası on sekiz metre suyun altında, en dip noktası ise kırk iki metre derinlikte ziyaretçilerini bekliyor.

PERFORMANS DALIŞI:

USS Spiegel Grove’un burnundaki en derin noktaya dalmayı hedefleyen Yasemin Dalkılıç, dik bir inişi imkansız hale getiren akıntılardan dolayı, geminin ortasından dalıp, çıkıntıları kalkan gibi kullandığı uzun bir güzergahı izleyecek. Bu dalış stratejisi, enerjisini doğru kullanmaması durumunda, kazanma garantisi olmayan bir kumara dönüşebilir…

DALIŞ SÜRESİ: 4:04.

GECE

Son pırıldayan ışıkların denizin yüzeyinden kaybolduğu saatlerde, derinliklerdeki hareketlilik hızını yitirir. Su altındaki yaşamı eğlenceli bir oyun alanına dönüştüren çocuksu renklilik, kasvetli bir karanlığa bürünmektedir. Geceye hazırlık yapan canlılar resiflerin korunaklı yerlerine çekilmeye başlar. Dinlenme zamanı yaklaşmıştır. Dış etkenlere duyularını kapattıkları halde çevresel algılarını tetikte tutmak zorundadırlar; uyanıklık ile savunmasızlık arasında garip bir dengedir. Gece karanlığının üreme sürecine büyük katkısı vardır. Farklı türlerin yaşam alanını geliştirme mücadelesindeyse kazanan sürekli olarak değişmektedir. Bir yandan karanlığa bürünmüş resiflerin oyuklarında, uyumaya çalışan canlılar, diğer tarafta peşlerinde dolaşan yırtıcılar; kimin kazanacağı belli olmayan yaşam mücadelesi, usta sihirbazların becerilerini sergilediği gösterilere dönüşmekte…
Bu bölümün gece dalışları için Küba’nın güneydoğu kıyılarındaki bir ada ile kral bahçesi (Jardines dela Reyna) adı verilen arşipel arasındaki resifi tercih eden Yasemin Dalkılıç’la birlikte, denizin derinliklerindeki karanlıklara konuk olacak. Uyuyan Kaplumbağalar Vadisi denilen bölgede uykusunu böldüğü kaplumbağayla dostluk kurmaya çalışacak, diğer kaplumbağaları uyandırmamaya özen göstererek benekli müren balığını ya da alt yüzgeçleri üstünde dinlenen orfozu ziyaret edeceğiz.

PERFORMANS DALIŞI:

İkinci Dünya Savaşı’nın çılgınlığında Alman denizaltılarından kaçmaya çalışan Norveç bandıralı yük gemisi, aynı kaygılarla ışıklarını söndürerek ilerlemeye çalışan başka bir yük gemisiyle çarpışarak Florida Key kıyılarında battı. Gün ışığında bile 120 metre uzunluktaki Benwood’a dalış yapmanın zorluğunu bilen Yasemin Dalkılıç, enerjisini doğru kullanmaya çalışarak gecenin karanlığını umursamadan, baştan başa batığı geçecek…

DALIŞ SÜRESİ: 4.18

MAGARALAR

Sonbaharın yüzünü göstermeye başladığı Florida’da alışılmışın dışındaki mağara dalışlarına hazırlıklı olun. Bir zamanların Avrupalı kâşifleri, kuzey batı taraflarındaki Santa Fe Irmağı’nın bulunduğu bölgeyi ‘Gençlik Pınarı’ olarak adlandırmış. Bu prehistorik bölgedeki ırmaklar 600 civarındaki pınardan besleniyor. Su şaşırtıcı derecede berrak. Dip tarafı çamur yerine kumla kaplı ve onun altı da kayalık…
Suyu yüzyıllar boyunca emerek toplayan geçirgen kaya katmanları, eninde sonunda doygunluk noktasına ulaşmaktadır. Suyun yüzeye doğru hareket etme zamanı gelmiştir. Karşı konulamaz bir güçle kendine yol bularak çatlaklardan fışkıracaktır. Ginnie Springs’in şeytan sistemi böylesine çılgın pınarlardan beslenmektedir.
İlk dalışına ‘Küçük Şeytan’ adındaki çatlaktan başlayan Yasemin Dalkılıç Dalkılıç’ın, eski kaşiflerin hayallerini süsleyen bölgeyi tanımaya çalışacak. Yıl boyunca suyun 22 derece oluşu ve pınarların güçlü akıntıları Yasemin’in yapacağı dalışların zorlu geçeceğini ortaya koyuyor. Pınar ile ırmağın buluştuğu ‘Şeytan Boğazı’ denilen noktada körlemesine alçalmaya çalışırken, karşı akıntılar arasında bez bebek gibi savruluyor, oksijeni hızla tükeniyor ve kayalara savrulmaktan kurtulamıyor. Zorlu dalışın ödülüyse ‘Şeytan Gözü’ denilen başka bir dalış noktasında karşısına çıkıyor. Tabiat Ana’nın Ginnie Springs’e cömertçe bağışladığı güzellikler dalgıcımızı beklemekte…

PERFORMANS DALIŞI:

Binlerce yıllık çökmeler ve erozyonlar nedeniyle, Ginnie Springs’deki büyük mağaranın çevresinde, yılan gibi dolanan tüneller zinciri ortaya çıkmış. Bu bölümün performans denemesinde, kimi yerlerine insanın zorlukla sığabildiği geçitleri aşmaya çalışan Yasemin Dalkılıç, enerjisini doğru kullanmaya çalışarak, büyük mağaranın çevresindeki koridoru tek nefeste geçmeyi deneyecek.

DALIŞ SÜRESİ: 4:10

RESİFLER

Bir mucizeyi anımsatan resiflerin oluşumu, minicik mercan larvasının kayalara yapışmasıyla başlar. Binlerce yıla uzanacak karışık sistem harekete geçmiştir. İlk başlarda polip denilen yumuşak dokulu canlıların kolonileri oluşur. Sert ve kayamsı salgılarla koruyucu iskeletlerini inşa ederler. Birçok bitki türüyle birlikte süngerlerin, gorgonların, zooplanktonların yaşayacağı mercan resifleri konuklarını ağırlamaya hazırdır. Bu iştah açıcı besinler ufak balıkları, onların peşinde dolanan büyük balıkları ve daha sonra da büyük yırtıcıları tasarım harikası yaşam alanlarının büyüsüne çeker. Okyanusların dibinde yukarıya doğru görkemli güzellikleriyle yükselen mercan resifleri, akıl erdirilemeyecek biçimleri ve renkleriyle, taklit edilmesi olanaksız doğa harikasıdır.
Key Kargo sularındaki John Penekamp Mercan Resifi Milli Parkı içinde, kıta resiflerinin en güzel örneklerinden birisi bulunuyor. Sığ sulardan derin denizlere doğru kilometrelerce uzanan Molasses Resifi, tropikal resiflerde aranılan bütün özelliklere sahiptir. Birkaç yıl öncesine kadar Kuzeydoğusundaki Fransız Resif’inin mağaraları, tünelleri ya da çıkıntıları, sualtı cennetinden farksızdı; şimdi ise yanık ağaç gövdelerini anımsatan ölü mercan biçimleri çoğalmaya başlamış.
Bir sonraki resif dalışı için Bahamalar’a uzanan Yasemin Dalkılıç, Freeport şehrinin açıklarındaki okyanus resifine dalıyor. Ayrı tepelerde enine gelişen resifler okyanusun bereketinden fazlasıyla yararlandığı halde kırılgan eko sistemin burada da başı belada; büyüleyici güzelliği ve zehirli yapısıyla tanınan aslan balığı önüne gelen canlıyı silip süpürmekte…

PERFORMANS DALIŞI:

Bu bölümün zorlu performans denemesi, Bahamalar’da nadiren ziyaret edilen Okyanus Dili’nin derinliklerinde gerçekleşecek. Otuz altı metre derinlikte girişi bulunan mecran resifi, ‘Labirent’ olarak adlandırılan karmakarışık koridorlar ve mağaraların bileşiminden oluşuyor. Sığ sulardaki çıkışına ulaşmaya çalışan Yasemin Dalkılıç, enerjisini doğru kullanarak zorlu güzergahı geçmeye çalışacak.

DALIŞ SÜRESİ: 3:40