“Esneklik”

Yaşam sürprizlerle dolu…
Hiç beklenmedik zamanda karşı karşıya kaldığımız, canımızı sıkan, bizi üzüntüye boğan, alıştığımız düzenin bozulmasına neden olan durumları hepimiz yaşamışızdır; çok istediğimiz ve de gerçekleşmesine ramak kalmış işlerden beklediğimiz sonucu alamamak; bir başka şehre aniden taşınan sevdiklerimizle görüşemez olmak; çok keyifli geçen tatilin dönüşünde evimizi su basmış halde bulmak; yıllardır emek verdiğimiz şirketin küçülme kararının sonucu olarak aniden işimizden olmak, vs…
Ne yaparız?
Kendimizi nasıl hissederiz?
Her birimiz değiştirme şansımızın olmadığı olaylara farklı tepkiler veriyoruz: Birçoğumuz ‘Neden böyle oldu?’, ‘Ben şimdi ne yapacağım?’, ‘Nereden buldu bu terslik beni!’ gibi serzenişlerle üzüntü, sıkıntı, endişe, korku, kızgınlık halleriyle kıvranmaya başlar. Hiç aklından çıkaramadığı olumsuz olayla yatıp, aynı olumsuzlukla uyanır. Her gördüğüne başına gelen kötü olayı anlatmadan duramaz. Kendini kaderin haksızlığı altında ezilmiş bir kazazede olarak görür. Bu durumu ister istemez yaşamının felaketi haline dönüşmüştür.
Aynı duygu yoğunluğu ve içsel yakınmalarla tepkilerini ortaya koyanların bazıları, içine düştüğü kısır döngüden hızla çıkmayı becerir; çünkü yaşamın devam ettiğini, bunlara takılıp kalmanın faydasız olduğunu kavramıştır.
Bazılarımız olayla olay olmak yerine, soğukkanlılıklarını korumakta, canlarını sıkmanın, üzüntüden üzüntüye savrulmanın sonucu değiştirmeyeceğini ve hatta çözüm sürecini uzatacağını bildiğinden; kendilerini duygularına teslim etmek yerine, yapmaları gerekenlerle ilgili kararlar alıp, zaman yitirmeden uygulamaya geçmektedir.
Shakespeare’in ‘Akıllı insanlar, oturup kayıplarına hayıflanmazlar, keyifle zararlarını nasıl karşılayabileceklerini düşünürler,’ sözüyle vurgulamaya çalıştığı, beklenmedik durumlar karşısında çeşitli çözümler üretebilme kapasitesinin bize esneklik sağlayacağıdır.
Murathan Mungan ise esneklikten uzak olanları ‘Bazı insanlar meşe ağacı gibidirler; eğilip bükülmezler, sadece kırılırlar,’ diye tanımlıyor.
Yıllara meydan okuyan ağaçların, şiddetli fırtınalarda nasıl devrildiklerini hepimiz biliyoruz. Cılız buğday sapları ise bir o tarafa, bir bu tarafa sallanarak, aynı fırtınaları kolaylıkla atlatır. Güç acaba hangisinde? Heybetli görünümüyle fırtınaya teslim olanda mı? Yoksa zayıf yapısına karşın krizleri atlatabilende mi?
Bir buğday sapına hayata tutunma gücünü veren esnek yapısıdır; Japonların şiddetli depremlere dayanıklı binaları gibi, ani ve beklenmedik sarsıntılarda ayakta kalabilmek için katı ve sert yönlerimizi esnetebilmek; insanları, olayları ya da durumları olduğu gibi kabul edebilmek; istenmeyen ya da hoşa gitmeyen gelişmeleri açık yüreklilikle karşılayıp az etkilenir olmak; ya da kısacası kolay uyum sağlayabilme becerisi…
Çok daha geniş perspektiften yaşama bakabildiğimizde; beklentilerimizin kurbanı olmaktan kurtulmak, daha gerçekçi, daha hoşgörülü, hoş olmayan deneyimler ve hislerle baş edebilecek kapasiteye ulaşmanın yoludur esneklik…
Boş yere söylememiş Dostoyevski ‘Hiçbir şeyin önünde eğilmeyen insan, kendi yükünü taşıyamaz,’ diye…