“Kış Gündünümü”

Bu satırlar, güneş ışıklarının Oğlak Dönencesi’ne dik geldiği, kuzey yarımkürede günlerin uzamaya ya da güney yarımkürede kısalmaya başladığı kış gündönümüne denk geldi; 2014 ‘ha bitti, ha bitecek’, 2015 ‘ha geldi ha gelecek’ kıvamındaki günlerden birine…
Son yıllarını İstanbul’da geçiren birisi olarak, Antalya’ya dönüşlerim alışılmışın dışında çalkalanmalara neden oluyor. Bir süre kendimi gözlemledikten sonra yazıya dönüşmek daha doğru olacağını düşünüyorum. Yine de kalem kaçak yapıyor. İster istemez yazıların arasına karışıveriyor geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki çalkalanmalar…
Son film festivali sırasında, İstanbul’dan gelen arkadaşlarımdan biriyle buluşmak üzere uygun bir mekan ararken, Antalya’daki arkadaşlarımın yönlendirmesiyle kendimizi Kaleiçi’nde bulmuştuk. Çok değiştiğini uzaktan takip ediyordum ama böylesini tahmin etmemiştim; üstelik gecenin bir yarısında ve alkolün etkisini gösterdiği saatlerdeydik.
Bir dahaki gelişimde özel olarak zaman ayırmayı düşündüğüm Kaleiçi’nde, yorulana kadar dolaştıktan sonra, Mermerli’deki çay bahçesinde, surlara yakın masaların birinde, iç içe geçmiş duygularım ve de düşüncelerim, not defterime karaladığım kelimelere dönüşmeye başladı. Şu anki zaman ile otuz küsur yıl öncesinin arasında gidip gelmekte, inip çıkmakta, hoplayıp zıplamakta, kıpır kıpır kıpırdanıp, kıvır kıvır kıvranmaktayım. Hafta sonunun hareketli kalabalığı gözlerimin önünden gelip geçmese, kaybolup gideceğim geçmişin anıları arasında…
İlk defa ilkokuldan kaçışımda, çocukluğumuzun zaman tanımaz renkliliğine kendimizi bırakarak, tekin yerlerden sayılmayan yat limanında akşamı etmiş, eve döndüğümüzde yaptığımız yanlışlığı babalarımızın gözlerinde görmüş ve kendi payıma yaşamımdaki en büyük cezayı almıştım.
İlk defa başkası tarafından cezalandırılmam, Clup 29’un bulunduğu yerdeki boşluğa yanaşan gemilerden atılan sigara ve biraları toplarken, gümrük memurları tarafından yakalanışım ve bulaşıcı hastalıkların Türkiye’ye taşınmasına neden olacağım suçlamasıyla, birkaç saatliğine vatan haini olarak tuvalete kapatılışımla gerçekleşmişti.
İlk defa elini tutacağım ve birkaç masum öpücükle ödüllendirileceğimi düşündüğüm kız arkadaşımla, Mermerli’deki surlara gecenin karanlığında tırmanmış, manzaranın romantizminde kaybolmak yerine ıssızlığın keyfini çıkarmıştık.
İlk yabancı sevgilimin Lihtenştaynlı olduğunu, ay ışığının oluşturduğu yakamozlarını Mermerli tarafındaki mendirekte izlediğimizi ve kendimizi gecenin romantizmine bıraktığımızı anımsıyorum.
Yat limanı, yeniden düzenlendiği yıllarda eğlencenin merkezine dönüşmüş ve gençlik heyecanlarımızın sınır tanımaz coşkusunu birbirinden farklı mekanlarda doyasıya yaşamıştık.
Birer takvim yaprağı gibi kopup gitti yıllar; takvim yapraklarındaysa ‘On yıl önce şöyle oldu, bin yıl önce böyle oldu,’ diye yazıyor, dünü yarına aktarmanın kaygısıyla…
Siz bile kış gündönümüne denk gelen 21 Aralık 2014 tarihinde, ‘Simurg’ köşesi için yazdığım yazıyı 2015 yılından önce okuyamayacaksınız.
Yeni yılınızın tükenmesini istemediğiniz yıllardan birine dönüşmesi dileğiyle…