Misafir

Her yıl olduğu gibi Antalya’da düzenlenen sanat etkinliklerinin başında 54. yılını geride bırakan Antalya Film Festivali geliyor.

Bu yıl beklenmedik bir kararla ulusal filmler birbiriyle yarışmak yerine, uluslararası filmlerle yarışmak zorunda bırakıldı; kimi sinemacı kararı yerinde bulurken, çoğunluğun bakış açısı olumsuz oldu. Ön elemeyi geçerek uluslararası kategoride yarışmayı başaran Andaç Haznedaroğlu’nun yönettiği ‘Misafir’ filmi de Avni Tolunay İzleyici Ödülü’yle buluşarak beyazperdedeki yolculuğuna başladı. ‘Bir film çektim, hayatım değişti. Ödülü savaştan kaçan bütün mülteci çocuklara armağan ediyorum,’ diyen Andaç Haznedaroğlu’yla keyifli bir sohbet gerçekleştirdim. Buyurun sohbete…

A. KADİR: Antalya film festivalindeki söyleşide ‘Halk jürisinin ödülünü almak bizim için çok daha önemli,’ demiştin. Bu sözlerin yarışmanın sonuçları açıklanmadan önceydi ve öyle de oldu.
ANDAÇ: Dünyadaki birçok festivalde Halk Jürisi en gerçek değerlendirmeyi yapar. Halk jürilerinin ödülünü kazanan filmler hep daha çok insana ulaşmayı başarır. Biz de izleyenler tarafından çok güzel tepkiler aldık. Antalya’da insanlar oy kullanmak için sıraya girip yarıştı. Bundan daha güzel bir sonuç olamazdı benim için.

A. KADİR: Ben de heyecanla oylamaya katılan seyircilerden biriydim. Antalya Film Festivalinde yarışan iki Türk filminden birinin yönetmeni olarak tartışmaların gölgesinde geçen bir film festivalinin ortasında buldun kendini.
ANDAÇ: Bu konuda tarafsız kalmayı seçtim hep. Önemli olan filmde işlenen mülteci sorununun dünyaya en doğru şekilde duyurulmasıydı. Benim için Antalya Film Festivalindeki tartışmaların ötesinde acil ve gerekli bir sorundu. Bu festival vesilesiyle hikayenin anlatmak istediği misyon gerçekleşti aslında. Filmin bütün geliri savaşta annesini babasını kaybetmiş çocukları okutmak için bağışlanıyor. Hem de tek tek evlere gidilerek araştırılıyor. Bana filmi izleyip ulaşan insanların hayatında bir şeyler değişti şimdiden. Yetim çocukları ziyarete gidip ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Bence bir filmden daha fazlası oluyor.

A. KADİR: Bir mülteci sorununu izlerken, aynı zamanda kadın sorununu da derinlemesine işleyen bir film bulduk karşımızda.
ANDAÇ: Kadın ve çocuk savaşın en mağdur kısmıdır. Onların hikayelerinden çok etkilendim. Binlerce mültecinin hayatını araştırmanın sonrasındaki tercihim de ortaya çıkardığımız film oldu.

A. KADİR: Bir sonraki katıldığın Boğaziçi Film Festivalinde de ‘En İyi Film’ ve En iyi Kurgu’ ödüllerinin sahibi oldunuz. Yurtdışındaki festivallerle ilgili programlar da var mı?
ANDAÇ: Evet. Çok gündemde konu olduğu için birçok ülkeden festival teklifleri geliyor. Edinburg, İsviçre, İsveç ve doğuda Pakistan üç ayın planı. 2018 de çok festival gezeceğiz.

A. KADİR: Bir kadın yönetmen olarak sinemada ‘Kadın’ konusuna nasıl bakıyorsun?
ANDAÇ: Türk sinemasında olduğu gibi dünyada da kadının oynadığı başroller çok az. Genellikle erkek hikayeleri anlatılıyor. Halbuki ülkemizde asıl izleyici kadınlar… Çağımızda görsellik ağır bastığı için filmlerde dert anlatmak daha etkili oluyor. Sinemaya taşınan gerçek hikayelerin, insanların hayatında adalet anlamına gelecek kadar çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şu anda birçok festivalde kadın sorunlarıyla ilgili filmlerin çoğaldığını söyleyebilirim. Çok genç ve yetenekli kadın yönetmenler var artık Türkiye’de. Umarım onlar da kadın konusuna eğilir.

A. KADİR: Film sektörde kadın olarak çalışmanın sıkıntıları diğer diğer çalışma alanlarından farklı mı?
ANDAÇ: Her yerde aynı bence. Kadın çalışanların sinemadaki zorluğu, fiziksel olarak ağır işler yapıyoruz. Günlerce uykusuz ve sürekli sokaklarda çekim yapmak bir kadının yumuşaklığını bozuyor. Bir de erkekler kadınlardan komut almak istemiyor ve direnç gösteriyorlar. Arada sorunlar oluyor.

A. KADİR: Yeni projeler nasıl gidiyor?
ANDAÇ: Aralık ayında BKM yapımı ‘Acı Tatlı Ekşi’ filmi vizyona girecek. Çalışmaktan çok mutlu olduğum bir proje oldu. Ondan sonraki işler hem gişe filmi hem de arada kendi istediğim hikayeleri çekmek üzerine devam edecek…