“Dionysos”

Bir Antik Yunan tanrısıdır Dionysos…
Efsanelerde anlatıldığı kadarıyla, tanrıların tanrısı Zeus, güzelliği dillere destan ölümlü Semele’ye âşık olmuştur. Bir dizi olaylar zinciri hamile sevgilisinin ölümüyle sonuçlanır. Olimpos’un tanrısı da Semele’nin karnındaki çocuğunu baldırına dikerek hayatta kalmasını sağlar. Yarı tanrı, yarı insan olarak dünyaya gelen Dionysos, bolluk ve bereket tanrısı olarak insanların sevgisini kazanacaktır. Bağbozumu törenleri Dionysos adına düzenlenir, danslar edilir, şarkılar söylenir. Onun adına yapılan ayinlerde kutsandığına inanılan boğa kurban edilir, kurbanın eti törene katılanlara dağıtılır.
İlk başlarda dans ederek tanrıları öven koronun monologları, yüzyıllar içinde koro ile korobaşının karşılıklı diyaloglarına dönüşür. Bu dinsel ve edebi değişimden tiyatronun ölümsüz tragedyaları ve komedyaları doğar. Pers savaşlarında kazanılan başarılar, Yunan şehirlerini medeniyetin ve zenginliklerin beşiği haline getirmiştir. Tepelerin yamaçlarında toplanılarak gösteriler izlenirken, zamanla, binlerce insanın birlikte tiyatro izleyebileceği antik tiyatro binaları ortaya çıkacaktır.
Bin beş yüz yıllık kültürel mirasın şanslı bölgelerinden birisi de yaşadığımız Antalya’dır. Birçoğumuz, antik dönemin ya da sonraki dönemlerin tiyatro binalarını görmüş, taş basamaklarını Sofokles’in Antigone’sini izlemeye gelmişçesine tırmanmış ya da sahnede test amaçlı sesler çıkararak akustiğini kontrol etmişizdir. Bazılarımızın taş basamaklara oturarak gösteriler izlemişliği de vardır.
Antik Yunan döneminin tiyatrosunun en güzel örneği Yunanistan’daki Epidauros Tiyatrosu, Roma Tiyatrosuna en iyi örnek ise Antalya’daki Aspendos Tiyatrosu’dur. Zeki Müren’in çıplak sesle, Aspendos Tiyatrosu’nda, binlerce kişiye şarkılar söylediğini babamdan işitmiştim. Birkaç yıl önce Anadolu Ateşi gösterisi ile Kuğu Gölü Balesi’ni izlemenin keyfini de yine Aspendos’ta yaşadım.
Az seyirci ve küçük salonlarda yolculuğunu sürdürmeye çalışan tiyatro, günümüze gelene kadar çok fazla macera yaşadı… Kimi zaman izleyicilerini değiştirerek geliştirdi, kimi zamansa değişime uğrayan tiyatronun kendisi oldu. İlk başlarda sinema, arkasından televizyon, şimdilerde internet yoluna çıksa da; insanı, insana, insanlarla anlatan tiyatro sanatı yüzyıllara meydan okuyarak yolculuğuna devam edecek.
Antalya’da birlikte tiyatroya başladığım arkadaşlarımdan Müfit Kayacan Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni, Abdullah Sürekli Kepez Belediye Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni, can dostum Selim Türkışık Kemer Belediye Tiyatrosu’nun son genel sanat yönetmeniydi.
Antalya Devlet Tiyatrosu’nun oyuncusu ve yönetmeni, aynı zamanda da müdürü olan Selim Gürata’yla A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nü birlikte okuduk. Değerli oyuncusu ve yönetmeni Ali Meriç bir üst sınıfımızdaydı. Bir süre önce kondüvitlik görevinden emekli olan Yazar Hüseyin Erdoğan iki üst sınıfımızdaydı.
Ve tiyatroya emeği geçen pek çok arkadaşım…
İsa’nın doğumundan beş yüz yıl öncesinde başladığı varsayılan tiyatronun yolculuğu; dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Antalya’da da yazarı, yönetmeni, oyuncusu, teknik ekibi ve desteğini hiçbir zaman eksik etmeyen seyircisiyle her daim var olacak.
Tiyatroya gönlünü koyanlara 27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ, kutlu olsun…