Emek Unifest; peki şimdi ne olacak?

İlk kötü haber…
6 Ocak tarihinde yayınlanan 679 karar sayılı KHK kapsamında “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan…” diye uzayıp giden suçlamalarla, AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nün sevilen ve sayılan hocalarından Doç. Dr. Süreyya Karacabey üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı.
Ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan ikinci kötü haber…
6 Şubat 2017 tarihli 686 sayılı KHK kapsamında AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nün sevilen ve sayılan diğer hocalarından Prof. Dr. Tülin Sağlam, Prof. Dr. Beliz Güçbilmez, Prof. Dr. Selda Öndül, öğretim üyesi yetiştirme programından Ceren Özcan, tez aşamasındaki bölüm araştırma görevlisi Şamil Yılmaz ve doktoralı öğretim görevlisi M. Elif Çongur da üniversitedeki görevinden uzaklaştırılanlar kervanına eklendi.
Akademik kıyımlarla kapanmanın eşiğine gelen AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nde aynı sıraları paylaştığımız öğrenci arkadaşlarımızın yerine kendimizi koyarak ister istemez telaşlandık. Türk tiyatrosunun geleceğini belirleyen ‘DTCF TİYATRO’ anlayışının kolunu kanadını kırdılar ama kökünden söküp atamadılar. Zor süreçte üniversite sisteminin dışına itilen birbirinden değerli akademisyenlerimize öğrencileri sahip çıktı. O bilim ve sanat insanları da öğrencilerini sahipsiz bırakmadı. Son kalan birkaç akademisyenin özverili yaklaşımları sayesinde, gelenekselleşen eğitim anlayışı, yaşanan olumsuzluklara rağmen dayanışma içinde devam etti.
Şu ana kadar KHK kapsamında, AÜ DTCF Tiyatro Bölümü akademisyenleri dışında, hiçbir tiyatro okulu hocasının üniversitelerden uzaklaştırılmadığını söylesem şaşırır mısınız?
Bu gibi durumlar puslu havalar dağıldıktan sonra ‘sanat ve teslimiyet’ kapsamında birileri tarafından yorumlayacak elbette…
Uzun anımsatma girişinden sonra yazının özüne dönecek olursak, tiyatro okullarının çoğunda sonuncu sınıf öğrencileri tarafından mezuniyet oyunları sahnelenir. Uygun koşulların oluşması durumunda seyircili gösteriler ve hatta turneler düzenlenerek, geleceğin tiyatro oyuncularının özgüven kazanması amaçlanır. Bir tiyatro okulu mezunu olarak, aynı oyunla elli civarında seyircili gösteri yaptığımızı, İstanbul’da Uluslararası festivallere katıldığımızı ve Almanya’daki turnemizi unutamıyorum.
Bu yıl mezun olacakların sesini duyurmaya yönelik olarak “Peki şimdi ne olacak?” sorusunu sorduran ‘Emek Unifest’ farklı üniversitelerin tiyatro bölümlerini etkinliğine davet etti. Zor koşullarda tiyatro mücadelesi veren Kadıköy Emek Tiyatrosu’nu başarılı organizasyonundan dolayı kutluyorum. Bu yılın etkinliğine Yeditepe Üniversitesi GSF Tiyatro Bölümü, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi GSF Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü, İstanbul Aydın Üniversitesi GSF Drama ve Oyunculuk Bölümü, Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü, 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin hazırladığı oyunlarla katıldı.
Kendi alanındaki başarılarıyla bilinen Tolga Yeter, Hülya Bilban, Engin Alkan, Rabia Sultan Düzenli ve Kemal Aydoğan da farklı içerikli seminerlerle etkinliğe destek verdi. Bir parça gecikmeyle söyleşisine yetiştiğim Moda Sahnesi’nin kurucu üyesi Yönetmen Kemal Aydoğan’ın sözleri tiyatronun zorlukları üstüneydi. AÜ DTCF Tiyatro Bölümünden sınıf arkadaşım, kendisini dinlemeye gelen tiyatro öğrencilerini ürkütmemeye çalışarak, Oyun Atölyesi ve Moda Sahnesi’ndeki deneyimlerini paylaşıyordu. Norveçli oyun yazarı Henrik İbsen’in tiyatro oyunlarından örnekleme yaparak, kültürlerarası farklılığın ortaya çıkardığı doku uyuşmazlığı hakkındaki sözleri özellikle ilgimi çekti.
Batının değerleriyle yazılan oyunları, Anadolu gerçeğinin süzgecinden geçirmeden seyirciye taşımanın tiyatro sanatına katkısı olabilir mi?
Ne yapmalıyız, nasıl yapmalıyız ki doğunun ve batının evrensel değerleri Anadolu topraklarında buluşabilsin?
Bu gibi sorularla seminerin sonrasına taşınan sohbetimizde, binlerce yıllık Anadolu kültürünü görmezlikten gelerek sorunların çözülemeyeceğini, doğunun evrensel değerlerini anlamadan batılı anlamda sanatın anlaşılamayacağını, doğru adres olarak Fazıl Say ya da Neşet Ertaş gibi sanatçıların beslendiği kaynaklara bakmanın gerektiğini konuştuk.
AÜ DTCF Tiyatro Bölümü, 3. sınıf öğrencileri Kadir Çevik’in yönetmenliğini yaptığı ‘Palavracı Asker’ oyunu ile 4. sınıfta okuyanlar ise Ünsal Coşar’ın yönettiği ‘Kendi Hikayesinde Kayıp’ adındaki mezuniyet oyunuyla ‘Emek Unifest’ etkinliğine katılmış.
Son sınıfların çalışması Prof. Dr. Tülin Sağlam’ın yönetmenliğinde başlamış. İki yıl öncesinden başlayan süreçte, dramatik yazarlık ile tiyatro tarihi ve teorisi öğrencilerinin katkılarıyla Henrik İbsen’in oyunlarını taramışlar. Yazmayı düşündükleri tiyatro metnine uygun düşen karakterleri de hayali diyebileceğimiz evlilik töreninde buluşturmuşlar. Oyun kahramanlarının kendi hikayesi ve karakteristik özellikleri değişmeden yazılan oyundan, oldukça özgün sayılabilecek bir Henrik İbsen oyunu ortaya çıkmış.
AÜ DTCF Tiyatro Bölümünden sınıf arkadaşım Prof. Dr. Tülin Sağlam’ın 686 sayılı KHK kapsamında üniversiteden uzaklaştırılmasıyla sahneleme çalışmaları sıkıntıya girmiş. Eski mezunlarımızdan ve Devlet Tiyatroları’nın başarılı sanatçılarından Ünsal Coşar’ın yönetmenlik yükünü sırtlamasıyla ‘Kendi Hikayesinde Kayıp’ oyununu sahneye taşımayı başarmışlar. Zor günlerin geçiş döneminde, tiyatro eğitimlerinin karşılığını fazlasıyla mezuniyet oyununa yansıtan, tiyatro tarihi ve teorisi, dramatik yazarlık ve alkışlamaya doyamadığım oyunculuk bölümünün öğrencilerini içtenlikle kutluyorum.
Türk tiyatrosuna 60 yıllık geçmişiyle nitelikli tiyatro insanlarını kazandıran AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nün, kendi köklerinden beslenerek tiyatro sanatının bütün dallarında meyve vermeyi sürdüreceğinden kuşkumuz yok. Bu ışığı ‘Emek Unifest’ etkinliğine katılan hocasından oyuncusuna, yönetmeninden dramaturguna kadar ekibin tamamında gördüm.