’İki Arada Bir Yerde’ barış için savaş

Tüm sistemini yayılmacı politikalar üstüne kurgulayan küresel çakallar, ‘Güçlü olan haklıdır,’ yaklaşımıyla savaşmayı tercih etmişken, güçsüzün tercihi barıştan yanadır…
Son yüzyılın kazananın da kaybettiği dünya savaşlarında, evdeki hesabı çarşıya uymaz hale gelince, dünyanın düzeni Bileşmiş Milletler çatısında yeniden biçimlenir. Alt örgütlenmeleriyle küresel boyutta dallanıp budaklanır. Uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını yasaklayan Bileşmiş Milletler Anlaşması’yla dünya barışının güvenceye alınmış gibidir. Çok geçmeden NATO’nun karşısında Varşova Paktı kurulacak ve iki kutuplu soğuk savaş yılları silahlanma yarışıyla geçecektir. Nükleer savaş paranoyası insanlığı sarmıştır. Berlin duvarının yıkılışıyla doğu bloğunun dağılma süreci başlamış ve küresel oyundaki kuralların yenilenmesi gerekmiştir.
Son yazdığım uzun metrajlı film senaryosu, Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı dolayısıyla düzenlenen senaryo yarışmasında birincilikle ödüllendirilmişti. Film senaryosuna sadık kalarak, savaşın içinden barışı anlatan bir tiyatro oyunu yazmaya çalışırken, ‘No Man’s Land’ filminin sahneye uyarlandığı ‘İki Arada Bir Yerde’ adlı tiyatro oyunuyla karşılaştım.
Türkiye’de ‘Tarafsız Bölge’ adıyla vizyona giren filmin yönetmenliğini, senaristliğini ve aynı zamanda müziklerini yapan DanisTanoviç, 1993 yılındaki savaş sırasında Saraybosna’daymış. Bu dönemdeki gözlemleri, Bosna’daki savaşın saçmalıklarını ve Birleşmiş Milletler Koruma Gücü’nün tutumunu beyaz perdeye taşımasına vesile olmuş. En iyi senaryo ödülüyle Cannes Film Festivali’nden dönen ‘No Man’s Land’, 2001 Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü de dahil olmak üzere 42 ödüle uzanmış.
Film, yenidünya düzeninde Yugoslavya’nın dağılma sürecini işliyor. Hırvatların ardından Bosna da bağımsızlığını istemektedir. Bir grup Bosnalı asker Bosna-Sırbistan savunma hatları arasındaki askerden arındırılmış bir bölgede yollarını kaybeder. Çoğu çatışmalar sırasında ölür. Boş siperlerin birinde, öldüğü düşünülen Boşnak askerinin altına tuzak olarak mayın yerleştirilir. İki düşman askerin yolu aynı siperde kesişecek ve mayın yerleştirilen Boşnak askerin ölmediği anlaşılacaktır. Mayının patlaması üçünün de ölümü demektir. Üç asker savaşın anlamsızlığı içinde yaşama tutunabilmek için uzlaşmak zorundadır. Savaşın nedenleri kurcalanırken “Bende silah var, sende yok da ondan…” diyen taraf, ‘Güçlü olan haklıdır,’ yaklaşımını silah zoruyla karşısındakine kabul ettirmektedir.
Tek kutuplu dünyanın savaşları, yüzbinlerce insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının da yerinden yurdundan edilmesine neden olmuştur. Küresel çakalların tetiklediği savaşlar kameraların önünde yapılmakta, canlı yayın bağlantılarıyla sıcağı sıcağına dünyaya servis edilmektedir. Herkes barış istediğini söylediği halde, ‘barış için savaş’ algısıyla insanlık ölmeye devam etmektedir.
İlk kez 1992 yılında kurulan Birleşmiş Milletler Koruma Gücü UNPROFOR’un (United Nations Protection Force ) görevi çatışma bölgelerinde barışı sağlamaktır. Bosna’daki görev sırasında “Burada eli kolu bağlı durmuş, insanların birbirini boğazlamasını seyrediyoruz…” diye insani kaygılarını dile getiren ile “Yakından bakarsan anlaşılmaz,” diyerek umursamazlığını ortaya koyan komuta kademeleri karşı karşıya gelir.
Sansasyonel haber peşinde koşuşturan medyanın aracılığıyla, askerlerin hikayesi dünyanın gündemine taşınır.
Bu gelişmelerin siperde sıkışan askerlerin işine yarayıp yaramadığına, DanisTanoviç’in ‘Tarafsız Bölge’ filmini ya da İBB Şehir Tiyatro Tiyatroları’nda Yıldıray Şahinler’in uyarladığı ve yönettiği ‘İki Arada Bir Yerde’ adlı tiyatro oyununu izleyerek kendiniz karar verin. Sahne tasarımını Ayhan Doğan’ın, kostüm tasarımını Aysel Doğan’ın, ışık tasarımını F. Mehmet Haroğlu’nun, efekt tasarımını Kadir Arlı’nın yaptığı oyunda; Cengiz Tangör, Mehmet Sefa Öztürk, Yıldıray Şahinler, Mehmet Soner Dinç, Murat Coşkuner, İrem Arslan, Reyhan Karasu, Ertuğrul Postoğlu, Mehmet Soner Dinç ve Alp Tuğhan Taş rol alıyor.
Bir bedensel engelli oyuncu olarak keyifle izlediğimiz Mehmet Sefa Öztürk’ü ve ona yüz yılını geride bırakmış İBB Şehir Tiyatroları’nın sahnelerinde oynama olanağı yaratanları satırlarımın arasından saygıyla selamlıyorum.
Terk edilmiş siperi ‘hiçbir yerde ya da her yerde’ diye tanımlayan oyunun yönetmeni yöreselde kalmak yerine evrensele ulaşmayı tercih etmiş. Çok başarılı tasarlanan giriş sahnesinin atmosferiyle kendinizi savaşın göbeğinde buluyorsunuz. İlk perde kara mizahın renkli diyalogları içinde düşmanlıktan dostluğa uzanan süreci izlerken zaman hızla akıyor. İkinci perdeden de aynı etkiyi bekliyorsunuz. En iyi senaryo ödülünü Cannes Film Festivali’nde kazanan filmde, askerlerin başlangıçtaki yakınlaşmasını düşmanlığa döndüren sürece ikna olmamıştım. Filmin akışına sadık kalınınca tiyatro uyarlamasında da durum değişmemiş. Aynı nedenlerle ikinci perdeye yığılan farklı mekanlar, yeni oyun kişileri ve durumu özetleyen anlatımlar ister istemez oyunun temposunu etkiliyor.
Savaşın medyayla ilişkisini daha güçlü anlatabilmek için muhabirlerin sahneleri televizyon ekranlarıyla desteklenebilir miydi?
Ya da Koruma Gücü’ndeki komuta kademesinin telsiz konuşmaları, tanrısal bir güç içeriyormuşçasına fondan verilseydi…
Ben barış için yemyeşil elmayı seyirciye uzatan ‘İki Arada Bir Yerde’ oyununu sıcak ve içten buldum. Bu içtenliği seyircisinden de beklediği karşılığı bulacaktır.