Pataralı Sarpedon

Ey can yoldaşım benim, 

savaştan kaçmanın sonu ne, 

yaşlanmadan, ölümsüz yaşamak mı? 

Bunu bilseydim, ne kendim savaşırdım en önde, 

ne de seni yollardım erlere ün veren savaşa, 

neylersin, ölüm tanrıçaları gözler yolumuzu, 

bir ölümlü kaçamaz onlardan, kurtulamaz. 

Hadi gidelim görelim bakalım, 

biz mi düşmana ün veririz, 

yoksa düşman mı ün verir bize?”  

Sarpedon 

Zeus’un ölümsüz oğlu Apollon’un Patara’daki kutsal hurmalıkta doğduğunu yazmıştım… 

Çok çapkın olduğu söylenen Zeus’un çocukları yalnızca ölümsüz tanrıçalardan doğmaz. Ölümlü kadınları hamile bırakmaktan çekinmeyen tanrıların tanrısı, yarı tanrı kahramanların da dünyaya gelmesine vesile olur.  

Zeus’un ölümlü çocuklarından Pataralı Sarpedon’un hikayesine büyükbabasından başlamak gerek. Troia Savaşı’nın yarım yüzyıl öncesinde Mora Yarımadası’nda doğup büyüyen Bellerophon tanrıların soyundandır. Bir cinayete karıştığı için komşu şehirlerden birine gönderilir. Kralın karısı yakışıklı erkeğin cazibesine kapılarak sevişmek ister. Geri çevrilince de kocasına tacize uğradığını söyler. Komşu şehrin kralı Bellerophon’u cezalandırılmaktan çekindiği için şifreli bir mektupla Lykia kralı olan kayınpederine gönderir. Tanrı soyundan birinin kanını akıtmak istemeyen Lykia kralı da Bellerophon’a ölümcül görevler verir. En zorlusu mitolojik yaratıklardan Khimaira’nın hakkından gelmektir. (Çıralı’daki Yanartaş efsanesinden söz ediyoruz.) Bellerophon bütün görevlerini başarıyla tamamlar. Bu da yetmezmiş gibi kendisini öldürmek isteyen Lykia kralının askerlerini haklayacak ve üstüne üstelik de kralın kızıyla evlenecektir. Geriye kalan ömrünü de Lykia kralı olarak Xanthos Vadisi’nde geçirir, çocukları ve torunları olur. 

Zeus’un Bellerophon’un kızıyla ilişkisi mitolojide anlatılmaz ama Sarpedon’un babası olduğu bilinmektedir. Genç Sarpedon Troia Savaşı’na Lykialıların başındaki komutan olarak katılır. Savaştaki başarılarından Homeros Destanı’nda sayfalarca söz edilir. Çok sayıda düşmanın canını alarak savaşın seyrini değiştirecek, Troialıların başındaki Hektor’un hayatını kurtaracak ve de yaralandığı halde savaşmaya devam edecektir.  

Sarpedon’un ölümü de kahramanlıkları kadar destansı olur. Zor geçen savaşta düşmanlar gemilerine kadar çekilmek zorunda kalmış ama tanrıların düzenbazlıkları Troialıların kazanılmasına izin vermemiştir. Çok sevdiği oğlunun ölümünü engellemeyen Zeus’un duygusal sözleri arasında Sarpedon’un yaşamı sona erer. 

“Çok yazık, insanlar arasında en sevdiğim Sarpedon’a! Menoitiosoğlu Patroklos’un elinden ölmek onun kaderi. İçimde yüreğim bir o yana gider, bir bu yana, gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu, kaçırıp bıraksam mı Lykia’nın semiz toprağına, yoksa bıraksam ölsün mü Menoitiosoğlu’nun elinden?” 

Sarpedon’un ölüsüne sahip çıkamayan Troialıların başındaki Hektor da Lykialıların savaştan çekilmesine neden olur. Lyikalı komutanın ölümü Troia Savaşı’nın da sonunu getirmiştir. Pataralı Sarpedon’un ölüsüne sahiplenmek de Pataralı Apollon’a düşer. 

O zaman bulutları devşiren Zeus, Apollon’a dedi ki: “Sevgili Phoibos, hadi git şimdi, al götür Sarpedon’u kargı yağmuru altından, sil gövdesinden kara kanı, götür uzaklara, ırmağın sularında onu yıka. Tanrı merhemi sür, gövdesine, tanrısal rubalar giydir. Hızlı kılavuzlara yer ver, götürsünler Sarpedon’u, ver ikiz tanrılara. Uyku’yla Ölüm’ün eline, çabuk götürüp bıraksınlar semiz Lykia toprağına, kardeşleri, akrabaları onu orada gömer, bir mezara, yazılı taşın altına. Ölümlülere gösterilecek saygı işte bu.” 

Zeus’un ölümlü oğlunun ardından yaşadığı duyguları Homeros böyle dile getirmiş. Antik kaynaklardan Sarpedon’un adına şenlikler düzenlendiğini biliyoruz. ‘2020 Patara Yılı’ kapsamında bölgedeki kazılarını sürdüren Prof. Dr. Havva İşkan’ın da mitolojiyi gerçeğe dönüştürecek verilere ulaşmasını bekliyoruz.