Ah Şu Karavancılar!

Dört mevsim göçmen kuşları barındıran Konyaaltı’ndaki Boğaçayı’nda 150’nin üzerinde kuş türüyle karşılaşabilirsiniz; karabataklar, ak kuyruksallayanlar, ak balıkçıllar, ördekler ve martılar, vs…

Bu bölge göçmen kuşların yaşamını anımsatan yüzlerce karavana da ev sahipliği yapıyor; fabrikasyon olarak üretilen çekme karavanlar, iç dekorasyonunun atölyelerde değiştirildiği moto karavanlar, daha geniş tasarımlı alkovanlar, küçük tasarımlı campervanlar, bir de bunların dışında kalan karavanımsı araçlar…

Sırt çantasıyla Lykia Yolu’nda dolaşanlara alışığız ama farklı tasarımlarıyla Antalya’yı renklendiren karavanlara alışmamız biraz zaman alacak. Türk turizmini dünyanın liderleri arasına taşımayı başaran ülkemizin, karavan turizminde, Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde olduğunu söylemeliyim. Her şey dahil sisteme dayalı turizm anlayışımızdan dolayı konaklama tesislerinin dışındaki potansiyeli görmek istemiyoruz. Biz gözlerimizi kapatsak da kalabalık ortamlarda gerçekleşen tatil anlayışı, pandemi sonrasında değişmeye başladı. Daha serbest hareket edilebilen ve doğayla iç içe olunabilen alternatif tatil arayışlarını tetikledi. Kamp ve karavan turizmi de eskisinden daha cazip hale gelmeye başladı.

Çok sık karşılaşmaya başladığınız karavanların, göçmen kuşlarını anımsatan hareketliliği, karavan kültürünün doğası gereğidir. Tüm zamanını karavanında geçirenlerin sayısı %1’i bile geçmez. Çoğu karavan kullanıcısı tatil zamanlarını karavanında değerlendirmek ister. Bir parça sohbet ettiğinizde, birkaç günlüğüne Antalya’ya geldiklerini, diğer ilçeleri de gezmek istediklerini söylerler. Aslında Anadolu’nun tamamını dolaşmaya niyetlidirler. Yurtdışını karavanla dolaşmak da hayallerinin arasındadır. Yaz kış demeden farklı coğrafyalara yolculuk yapan karavan kullanıcıları yerleşik düzeni sevmez. Özellikle şehir merkezlerindeki bunaltıcı kalabalığın arasında zaman geçirmekten hoşlanmazlar. Hiç bilmedikleri bölgelere ulaşmayı ve yörenin halkıyla etkileşime girmeyi keyifli bir deneyim olarak görürler. Yeni insanlarla tanışmak, gittikleri yerlerden birbirinden güzel anılarla ayrılmak isterler.

Birtakım nedenlerle karavan kültürünün doğasına aykırı davranan karavan kullanıcılarını da unutmamak gerekir. Konyaaltı sahilinde yerleşik düzene geçerek aylarını ve hatta yıllarını geçirmeyi hedefleyen karavancılar var. Bu konumun avantajını kaybetmekten çekinerek yerlerinden milim kıpırdamıyorlar. Bir karavan kampında olmadıkları için de kaliteli zaman geçirebilecekleri altyapı desteğini alamıyorlar. Çok duyarlı davranmayanların yarattığı hijyen sorunu ve çevreye karşı oluşan duyarsızlıklar, ister istemez soruna dönüşüyor.

Bir de öncesine sonrasına bakmadan “Benim de karavanım olsun,” diyen kullanıcılar var.

Çoğu karavan kültürüne uyum sağlayıp sağlayamayacağını düşünmeden, hangisinin kendine uygun olacağını araştırmadan, keyifli maceraların heyecanına kapılıp, karşılaşabileceği sorunlara kulak tıkatarak karavan sahibi oluyor. İlk heyecanın yerini karavan yaşamının gerçekleri almaya başlayınca da iş işten geçmiş oluyor. Sahile çıkan yollara dizilmiş çekme karavanların arasında böyleleriyle fazlaca karşılaşabilirsiniz. Çoğu da satılık. Yılın tamamına yakınını bulunduğu yerden kıpırdamadan geçiriyorlar. Ara sıra da karavanlarında çay kahve içip evlerine geri dönüyorlar.

Bu keşmekeşlik içinde altyapısından yatırımına, üreticisinden kullanıcısına, siyasetçisinden şikayetçisine kadar karavan turizminin beklenmedik sorunlarıyla karşı karşıyayız. Bir dizi yasaklarla sorunları geçiştirmeye çalışan yöneticilerimiz de sorunun bir parçası sayılır. Gerçek karavan kullanıcıları ile işgalci karavancıları birbirine karıştırıyorlar.

Tüm karavan kullanıcılarını ‘işgalci’ olarak nitelendirmenin karavan turizminin önünü kapatmaktan başka bir işe yaramayacağının herkes tarafından anlaşılması gerekiyor.