Akıllı Kentler

Ne zaman Antalya’mızın akıllanacağı bilinmez ama dünyada ‘Akıllı Kentler’ (Smart Cities) hızla çoğalıyor.

Hızlı kentleşmeden kaynaklanan nüfus yoğunluğu sizlerin de yaşam kalitesini düşürüyordur. Kamu kurumlarına yolunuz düştüğünde aksiliklerin sonu gelmiyor. Her iş öyle aslında. Bir yanda yoğun trafik, diğer yandan zararlı egzoz gazı emisyonları derken, arabanızda geçirdiğiniz zamanlar eziyete dönüşüyor. Park yeri bulabilmek ise başlı başına macera. İnsanın evinden çıkası gelmiyor. Bu arada şehirlerde yaşanan güvenlik sorunlarını da unutmamak gerek. Her tür insanla karşılaşabiliyor ve kimin nasıl birisi olduğunu bilmediğinizden herkese kuşkuyla bakmaya başlıyorsunuz. Kent yöneticileri için aşırı tüketimin yarattığı ekolojik keşmekeşliğe çağın gereksinimlerine uygun çözümler üretebilmek hiç de kolay değil.

Bu gibi nedenlerden dolayı bilgi ve iletişim teknolojilerini etkin biçimde kullanarak şehirlerin sorunları çözmeyi hedefleyen ‘Akıllı Kent’ uygulamaları fazlaca gündem yaratıyor.

İlk sanayi devrimi 18. Yüzyılın sonunda, su ve buhar gücünü üretime yansıtan insanların sayesinde yaşanmıştı. 19. Yüzyılın sonunda elektrik enerjisi ve fosil yakıtların devreye girmesiyle sanayi devriminin ikinci aşamasına geçildi. 70’li yıllarda bilgisayarın icadıyla başlayan üçüncü sanayi devriminde ise dijital teknolojinin önlenmez etkisine tanık olduk. Son sanayi devrimi de insan gücüne gerek kalmaksızın kendilerini ve üretim süreçlerini yöneten akıllı makinalar aracılığıyla ortaya çıktı.

Bir fabrikanın akıllı makineler tarafından yönetilmesine alıştık sayılır ama kendi kendini yöneten ‘Akıllı Kent’ projeleri ne demek?

Akıllı Kentlerin emekleme dönemi 2000’li yıllardaki teknolojik gelişmelerle başladı. Bir yandan ‘eBelediye’ uygulamalarına geçilirken, diğer yandan da otomasyonlarla vatandaşların yükümlülüklerini yerine getirebilmesi sağlandı. Bu sürecin ‘Akıllı Kent’ kavramına dönüşebilmesi için ‘eBelediye’ uygulamalarındaki hizmet çeşitliliğinin (belediye içinde yer alan tapu, kadastro işlemleri, ulaşım ve park hizmetleri, çevrenin korunması, güvenlik vs…) bütünleşik bir biçimde çoğaltılması gerekiyor.

Bir sonraki aşama ise teknolojinin çevreye uyumunu öngören ‘ekolojik-teknoloji’ kavramına uygun olarak şehirlerin tasarlanmasıdır. Kısaca ‘eko-tek’ olarak kullanılan kavram, çevreye uyumlu ve çevreyi kirletmeyen teknolojidir. Hem ekolojik hem de teknolojik açıdan tasarlanan Akıllı Kentler, insanların yaşam kalitesini artırmayı hedefleyen katılımcı ve sürdürülebilir kentsel gelişmenin vizyonudur.

Bu kentlerde yaşayanlar Kent Bilgi Sistemi ile Coğrafya Bilgi Sistemi’nin içi içe geçtiği bütünleşik bilgi organizasyonu aracılığıyla sunulan hizmetlere (su, enerji, ulaşım, sağlık, güvenlik ve diğer kentsel hizmetler) sabit ya da mobil iletişim araçlarıyla kolayca ulaşabilmektedir.

Bu kentlerin teknolojik mimarlığını üstlenen kamu kurumları, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve şehirde yaşayan insanların geniş kapsamlı katılımını öngörmektedir.

İş ve zaman kayıplarına, verimliliğin düşmesine, ulaşım masraflarının çoğalmasına neden olan trafik sorunları, akıllı sinyalizasyon ve akıllı otopark uygulamalarıyla azalmaktadır.

En iyi biçimde çevreyi değerlendiren, kültürel mirası korumaya özen gösteren Akıllı Kentler, kendi atıklarını arıtmakta ve hatta yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak enerjisini üretmektedir.

Bu gibi örnekleri daha da çoğaltmak mümkün…