Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ

Türk tiyatrosunu, Dramatik Köy Seyirlik Oyunları üzerine yaptığı çalışmalarla zenginleştiren, oyuncu, tiyatro araştırmacısı, yönetmen ve akademisyen Prof. Dr. Nurhan Karadağ 22 Ekim 2015 tarihinde aramızdan ayrılmıştı. Çok değerli tiyatro insanını “Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ” adındaki 472 sayfalık bilimsel nitelikli kitabında anlatan sınıf arkadaşım Yusuf Sağlam’la uzun bir sohbet yaptık.

– Bir zamanlar A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nde öğrencisi olduğumuz Prof. Dr. Nurhan Karadağ “Tiyatroda ‘Oyun’ ve ‘Ritüel’ kavramlarının işlevini ve önemini, seyirci karşısına oyunlarla örneklemiş ve yarının tiyatrosuna önemli ipuçları oluşturmuş,” diyerek vefatından kısa bir süre önce yayınladığın kitabın değerini ortaya koymuş zaten. Bu kitabın hazırlanışına doğrudan katkı veren hocamızın sendeki karşılığıyla sohbetimize başlayalım istersen.

Hocayı yakından tanıyan biri olarak diyebilirim ki, onda kendimi, kendimden onu görmem benim için hiç şaşırtıcı değildi. Dolayısıyla Karadağ’ın acıları acılarımı kanatarak bende iz bıraktı. Aynı toprakların, aynı bölgenin çocuklarıydık nihayetinde. Hocam da, ben de içimizdeki fırtınayı dışarıya çok aksettirmeyen, ama yaşayan, baş etmede kararlı ve inatçı kişilikleriz. Hocanın doğru bildiği ve yaptığından emin olduğundan bir adım geri gitmemesi, benim için çok özel, yol gösterici ve kayda değerdir.

– Onun hakkında yazdığın kitabın senin için anlamı ne?

Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ kitabım, Türkiye için şans olan bir kıymetlinin değerinin zamanında ve yerinde anlaşılmaması bağlamında bunu göz önüne sermek ve tiyatro tarihine mıh gibi not düşmekti. Nurhan Karadağ’ın yaptığı işler çoğu tiyatro insanımız tarafından izlenmeden küçümsendi, görmezden gelindi, hafife alındı. Köylülük yaftasıyla ötekileştirildi. O ise inandığı, bildiği, neticelerini aldığı yolda dosdoğru yürüdü. Haklıydı. Yurtiçi ve yurtdışı turnelerimizdeki tiyatro insanlarından, halktan gelen olumlu ve övgü dolu tepkiler bu haklılığının sağlamasıydılar. Ben buna çoklu defalar şahit oldum ve yaşadım. Bir aydın olarak gözlemlediğim gerçeği es geçemezdim. Hiçbir yükümlülüğüm olmadan iyi ki böyle bir çalışmanın içine girmişim, yıllarımı vermişim ve sevgili hocamız aramızdan göçüp gitmeden iyi ki bu kitabı eline tutuşturmuşum, okuyup, çok kıymetli fikirlerini benimle paylaşmış. Bu benim için çok anlamlıdır ve bu yönüyle bahtiyarım. Bir gönül borcumu burada tekrarlamak istiyorum. İmece yoluyla basımı amaçlanan ve bu çabada maddi katkı koyan Nurhan Karadağ sevenlerine çok çok teşekkür ederken, toplanan paranın kağıt parasına çıkışmadığı anda tüm yükü sırtlayan Ürün Yayınlarının yayın yönetmeni dostum Metin Turan’a minnettarım. 

Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın tiyatro anlayışını kısaca özetleyebilir misin?

Nurhan Karadağ’ın tiyatro anlayışına rejisörlüğü üzerinde bakmak gerek. Bir tiyatro insanı olmakla birlikte, onu öncü ve öznel kılan özelliklerin başında seyirlik oyunlarla buluşması ve bunu pratikte uygulamaya koymasıyla dillendirebiliriz. Seyirlik biçem öngörüsünde yazılmış oyunları ya da çaresiz kalınca kendisinin oturup yazdığı -açık yapı, göstermeci biçem- model oyunları; seyirliğin artistik ve estetik öğeleri anlayışında rejileriyle kent izleyicisiyle buluşturan ilk insandır. Hatta bunu daha ileriye taşıyarak tartışma boyutunu eklemlemiş, 1970’ler de izleyici ile karşılıklı tartışarak ve izleyicin yönlendirmesiyle gelişebilen tiyatro varyantına evirmiştir. Onun tiyatrosunda; hayatında ilk kez oyun izleyen ile entelektüel insanın aynı hazzı alması amaçlanır. Kısa bir diyalog bile, söyleşimden çıkarılarak oyunsuluğa dökülür. Rejilerinde, duyma öncesi görmeyi önceler. Toplu oyunculuk ve bunun oluşturduğu görsel şölen araçsallaştırılarak, iletiyi görünür kılan, içe sinen ve hoşnut kılan haz duygusunun yaratılması yoluna gidilir. Oyuna dair oyuncu tercihinde sinematografik ve tipine uygunluk anlayış önde olduğu için, yıllarını oyunculuğa vermiş bir usta ile hayatında ilk kez sahneye çıkanı yan yana görmek olası olabilmektedir. En geniş katılımlı oyuncu ile geniş kitleleri hedeflemesi, onları tiyatroyla buluşturması vazgeçilmeziydi. Sanatın, insanı dönüştürüp değiştirdiğine inanır, onula soluklanmanın; hayatı güzelleştireceği, kolaylaşacağı, çekilir olacağı, anlamlanacağı, barışıklığı sağlayacağı yükümlülüğünü göz ardı etmezdi.

– Onu seyirlik köylü oyunlarına taşıyan süreç nasıl başlamış?

Dramatik Köy Seyirlik Oyunları ile ilk tanışıklığı; hepimizin de hocası olan Metin And sayesinde olmuş. Metin Hoca öğrencilerine yörelerindeki seyirlik oyunların derlenmesi konusunda bir ödev verir. Nurhan Hoca üçüncü sınıftadır. Yörelerinde seyirlik oyun olup olmadığını babasına sorar ve babası da köyde çıkardıkları oyunu anlatır. Hoca bunu kayda geçirir ve Metin Hocaya verir. Nurhan Hocanın Köy Seyirlik Oyunlar kitabındaki Elazığ/Ağın yöresine ait Dede Oyunu, babasının anlattığı oyundur. Ancak, Nurhan Hoca doktora çalışması kapsamında yöreye gitmiş, karşısına çıkan Yörrüm Çoban oyunu varyantını yerinde görmüş, yaptığı derleme kaydı ile kayıt altına almıştır. Nurhan Karadağ’ın seyirlik biçeme asıl baş koyma süreci; Ankara Deneme Sahnesi (ADS) ve Musa’nın Olayı/Bozkır Dirliği oyunuyla başlar. Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ kitabımda bunu detaylıca anlattım. Okuyucumuz için şöyle özetleyebilirim. 1967 yılında ADS’de Yılmaz Onay, Ünal Akpınar’ın Musa’nın Olayı oyununu çalışmaya başlar. Geçmişte yaşanmış bir olayın, yaşanan günde köylülerce ağa karşısında yansılanmasından ibarettir. Bu oyunda kağnı tekeri şarkı söylemekte, at ağaçlara gitmek istemekte, keçiler Musa’nın ağaçlarını sorumakta, ağaçlar kesilirken ırganmak ve ağıt yakmakta… vb. olaylar yer almakta. Oyunun benzetmeci tiyatro öngörüsünde çözümlenmemesi, oyunun rafa kaldırılmasına sebep olur. Oyunda Musa karakterini çalışan Nurhan Hoca tekste gönül düşürür ve çözülmeyen sahnelerin çözümü konusunda arayışa girer. Sezgi, yürek ve gönül yordamıyla bulduğu çözüm; oyun oynama, oyun yapma ya da yansılamadır. Bu da günümüzde göstermeci biçem diye adlandırdığımız yöntemin tam kendisidir. Yani, seyirlik biçem. Nurhan Hoca bu yöntemle oyunun çözüleceğine kanaat getirince; yakın arkadaş ve dostlarıyla Musa’nın Olayı’nı ADS dışında bir kadroyla kotarır. Oyunda; yönetmen, oyuncu, yapımcı görevlerini üstlenir, diğer üretim kollarına el atmayı ihmal etmez. Zorlu ve çileli bir prova sürecinden sonra oyun; Ankara’nın Sofular Köyünde, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü ve ADS katılımı, TRT Televizyonun kayda geçirmesiyle köylülere oynanır. Sonrasında oyun yazarıyla kurulan mektup iletişimiyle tekst gözden geçilir, oyun kişileri çoğaltılır, kadın sahneleri eklenir. ADS oyunu 1969 yılında dağarına alır, amatör tiyatro adına büyük başarı elde eder. Nurhan Hoca bu oyunu başta ADS olarak, değişik tiyatrolarda on bir kez yönetir. Seyirlikle olan bu buluşma tam bilinçli bir tercih olmamakla; biçemin evrensel bir tiyatro dili barındırması, her şart ve ortamda tiyatro yapmayı olanaklaması, geniş katılımlı oyun oynamayı kucaklaması, oyunla seyirci arasındaki içiçelik birlikteliği, kolay ve basit ya da yerine geçecek anıştırma araç-gereç seçenek sunumu, dansın ve müziğin ön planda olması, oyun oynamayı ya da oyunsuluğu öne çıkarması… Nurhan Hocanın dikkatinden kaçmaz. Doktorasını bu alanda yapar. Bu zenginlik ve işlevsellik geleceğin tiyatrosunu inşa etmede vazgeçilmez damar olacağı düşüncesiyle azim ve kararlılıkla hayatı boyunca savaşımı olur. Seyirlik biçem anlayışında vücut bulan üretimler çoğu tiyatro insanımızca dudak büküp kabul edilmese de, onu damıtmayı bilen, ışığını gören yerli ve yabancı tiyatro insanının kabulü olur. Ben buna yaşayarak şahitlik etmiş biriyim.

– İş Bankası tarafından yayınlanan “Köy Seyirlik Oyunları (1978) kitabını neden piyasadan toplatılıyor?

Bu kitap; Anadolu Dramatik Köy Seyirlik Oyunları hakkında en kapsamlı ve en derli toplu özelik taşımasıyla önemini ortaya koyan yazılı kaynaktır. Tiyatro alanında akademik eğitim almış birinin, tiyatro gözüyle, doğal ortamı içinde kayda geçirdiği ve üzerinde düşünerek çıkarsamalar yaptığı bir çalışmadır. Metinlerin ya da oyunların öz ve biçim bağlamıyla sınıflamasını içerir, nasıl oynadıkları hakkında bilgi aktarır. Dramatik Köy Seyirlik Oyunları alanında adım atacaklara başvuru kaynağıdır. Şunu hemen belirteyim. Nurhan Hocadan önce de alan araştırması yapmış kıymetli araştırmacılarımız var. Onların hakkını kendilerine teslim etmek gerek. Süleyman Kazma, Abidin Dino, Şükrü Elçin, Ahmet Kutsi Tecer… ilk elden aklıma gelenler. Bunlar oyunları saptamakla kalmayıp; bazıları ülkücü bir öngörüyle bize ait bir tiyatronun varlığından ve yaratılmasından bahsetmiş, bu kaynakları değerlendirmenin ve işlerlik kazandırılmasın şart olduğunu savlamışlardır. Kitaba dönecek olursak; karar vericiler bu toprakların ekininden bihabersiz oldukları için; bereket ve bolluğu simgeleyen fallus ve cinsel birleşmeyi, hele hele bunların fotoğrafları da varsa, müstehcen algıyla değerlendirmiş ve toplatılmasına karar vermişlerdir. Burada bir tiyatro insanının hakkını kendisine teslim etmeliyiz. O da Haldun Taner’dir. İş Bankası yayın kurulunda olduğu için kitap dosyası incelenmek üzere O’na da gider. Haldun Taner, bu çalışmanın kitap olarak basılması yönünde gerekliliği konusunda kapsamlı bir rapor yazar. Evet, basımı yapılıp dağıtılan, satışa sunulan ve de satılan bir kitap, her ne hikmetse günler sonra raflardan indirilir ve toplatılır. Demek ki Haldun Taner’in istenci de faydalı etmemiş. Bence bu kitap gerekliliği bağlamıyla tekrar yayınlanmalıdır. Tiyatromuzun buna ihtiyacı var.

– Dramatik Köy Seyirlik oyunlarıyla ilgili süreci nereden nereye taşıdı?

Biraz önce adlarını andık. Yanılmıyorsam 1940’lı yıllarda derleme yapan kıymetli araştırmacılarımız; bu alanda işaret fişeğini atmakla kalmamış, düşünce üretme yolunu da açmışlardır. Bu yönde çalışmalar, çabalar, işe gönül verenlerce kıymetli başvurular olmakla birlikte, yapılmış olma halleriyle bir kenarda unutulmaya koyulmuşlardır. Nurhan Hocanın Dramatik Köy Seyirlik Oyunları üzerine çalışması; öncesi çalışmalardan ayrışmakta. Hocanın bilinçli ve dirayetli çabası, yaşayan hale gelme durumudur. Hoca, tiyatronun pratiğini önceleyendi. Çalışmasını konservatif olarak dondurmamış. Beslendiği bu damarı yaptığı rejilerde görünür kılmıştır. Dramatik Köy Seyirlik Oyunlarının işlevli artistik öğelerini boyutlandırarak rejilerinde işlemiş, evrensel dil boyutuna ulaşan sanatsal ve estetik biçeme vardırmaya çabalamıştır. Bunda da başarılı olmuştur.  Seyirlikten yararlanmayı, rejilerini onunla bezemeyi, seçici tercihidir. Bu tercih; olduğu gibi alıp yapıştırmak değil, dönüştürerek, zenginleştirerek, içerik katarak, artistik öğeler eklemleyerek; ancak, özünü zedelemeden, ona ihanet etmeden, boğuntuya getirilme zafiyetine düşmeden, tadında, haz veren, göndermelerde bulunulan bir estetik oluşumudur. Dansı, mimi, yontu formunu, resmi, özellikle müziği ulamlayarak tiyatro bağlamında evrensel dil oluşum yoluna evirmiştir. Göstermeci oyunculuk biçeminin bu topraklarda tanıtıcısı ve temsilcisi olmuştur. Yıldız oyuncu ile değil, toplu oyunculuk ile hedefe varılacağını amaçlamıştır. Hocanın yetiştirdiği, el verdiği, kendi ocağında pişirdiği, bu yola baş koymuş ardıllar mevcuttur. Hoca bayrağı yerden almış, koşmuş, bir noktaya getirmiş, ani göçüp gitmesi hedefe varmasını ket vurmuştur. Ardılları bu bayrağı taşımak ve hedefe ulaştırmakla mükelleftirler.

– Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın asistanlıktan bölüm başkanlığına uzanan 55 yıllık tiyatro yaşamı, dünya tiyatrosuna heyecan uyandıracak başarılarla dolu.

Kastın akademik anlamda üretimler ise; Köy Seyirlik Oyunları ve Halkevleri Tiyatro Çalışmaları (1932-1951) kitapları ile yazdığı makale ve konu üzerine söyleşileri sıralanabilir. Reji anlamında 89 özgün üretimden ise; onlarca kayıt ve onlara dair yazılmış belge ve doküman var. Bana göre Anadolu toprağına dair canlı bir geleneğin, ama unutulmaya bırakılan bir geleneğin üzerindeki tozu silkeledi ve görünür kıldı. Bu biçem, tiyatromuz adına olduğu gibi dünya tiyatrosu adına da soluk aldıracak işlevlilikle donalıdır.  Bundan yararlanmak ve bunu işlerliğe sokmak tiyatro bilimi ve sanatıyla ilgilenenlere kalıyor. Ha, yine bana göre tiyatronun bir aşk olduğunu, sevdayla yapıldığını, hayatın her an ve saatinin tiyatroyla yaşanması gerektiği anlayışını bırakmıştır temas ettiklerine. Onunla tiyatro yapanlar bunu çok iyi bilir. Yeme içme de, türkü söyleme de, dans etme de, dertleri üleşme de, tartışma da, sohbet etme de tiyatro odağından anlayış geliştiriliyorsa; bu anlayışın katmanlarıdır.

– Biz A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’nde birbirinden değerli akademisyenler tarafından yetiştirilen şanslı bir kuşak olduk. Hepsini de çok sevdik. Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ı diğer hocalarımız da ayıran farkı okurlarımızla paylaşır mısın?

Biz, tiyatronun teori ve pratiğinde çok kıymetli ve de özel bir ekip tarafından yetiştirildik. Çok şanslıydık. Kimlerdi bunlar; Sevda Şener, Metin And, Turgut Özakman, Sevinç Sokullu, Nurhan Karadağ, Ayşegül Yüksel, Tahsin Konur, Ergin Orbey, Sevgi Türkay, Muammer Çipa, Alpay İzbırak, Yasemin Kalaç… Aramızdan ayrıların yolculukları ışık içinde olsun, kalanlara sağlık ve esenlik dolu bir yaşam diliyor, saygıyla önlerinde eğiliyorum. Tiyatro Kürsüsü ilk kurulduğunda; tiyatro alanında bilim insanı yetiştirmekle yükümlendirilmiştir. Türkiye’deki tiyatro okullarında bunca akademisyenin bizden çıkışlı olması ya da bizden el almasının nedeni budur. Yukarda zikrettiğim ekip, bugünkü hocaların da hocalarıdır. Nurhan Karadağ Tiyatro Kürsüsü’nün ilk öğrencisidir ve lisansı tiyatro olan Türkiye’nin ilk iki akademisyeninden biridir. Diğeri de sınıf arkadaşı Sevinç Sokullu’dur. Akademik eğitimle yetişmekle birlikte Nurhan Karadağ’ı diğer hocalarımızdan ayıran özellik; pratik, yani konservatuar eğitimi de almış olmasıdır. 1963 yılında ikinci kez açılan Ankara Halkevi tiyatro kolu kurslarına iki yılı aşkın süre devam etmiş ve sertifika almıştır. Bu kursta ders veren hocalar Devlet Tiyatroları’nın ekâbir oyuncu ve rejisörleri olmakla birlikte bunlar aynı zamanda konservatuarın da hocalarıdır. Konservatuarın ön lisans programlı olduğunu düşünecek olursak, Karadağ o ekolden de mezun sayılır. Gözden kaçan bu özelliği, O’nun tiyatronun pratiğine olan yoğunluğunu sorgular. Tiyatro sanatının canlı gerçekleşiyor olması özelliğiyle; Karadağ’ı görünür ve aktif kılmıştır. Sahne tozu yutan öğrencilerinin Karadağ’ı çok sevmelerinin nedeni; sahne insanı olması ve bunun beraberinde gelen ortak üretimde, paylaşımı birlikte sorumalarından yan yana olmalarıdır. Bu yönüyle Hoca diğer hocalarımızdan ayrılır. Ancak tüm Hocalarımız kıymetlilerimizdir.  

– Bir süre önce kıymetli hocalarımızın yerini dolduran A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü’ndeki hocalarımızın akademik yaşamlarına KHK kararlarıyla son verilmişti. Hepsi de yargılamalar sonunda suçsuz bulundu. Umarım yakın zamanda yollarını gözleyen öğrencilerine kavuşurlar.

YUSUF SAĞLAM KİMDİR?

1960 yılında Muş’un Varto ilçesinin Taşlıyayla köyünde doğdu.

1986 yılında A.Ü DTCF Tiyatro Bölümü’nden lisans, 1993 yılında A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Tiyatro Ana Sanat Dalı’ndan yüksek lisans öğrenimini tamamladı.

Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü, Ankara Deneme Sahnesi ve Ankara Devlet Tiyatrosu oyun yapımlarında oyuncu, reji asistanı, dans çalıştırıcısı ve kondüvit-sahne amiri olarak görev aldı. Çeşitli televizyon programı ve dizilerde oyunculuk yaptı.

Kültür Bakanlığı’ndan, Oktay Arayıcı’nın Oyunlarında Geleneksel Tiyatro Öğeleri kitabının yanı sıra, Fuat Özdemir’in makalelerini, Halk Edebiyatı Yazıları başlığı altında yayına hazırladığı iki kitabı yayınlandı.

Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ, adlı kitabı 2015 yılında Ürün Yayınları tarafından yayınlandı.