Her Tohum, Bir Mucizedir

On bin yıl ya da çok daha öncesinde insanların buğday tohumunun farkına varışıyla insanlığın evrimi bambaşka bir mecraya sürüklendi. Anadolu topraklarında başladığı varsayılan tarımcılık avcı-toplayıcı insan topluluklarını yerleşik düzende yöneltti.

Günümüzün önemli besin ürünleri tarımın yaşamımıza girişiyle evcilleştirilmeye başladı. İlk evcilleştirilen ürünlerin arasında buğday, pirinç, arpa, darı ve mısır, mercimek, fasulye, tatlı patates ve gölevez gibi baklagiller, koyun, sığır, keçi, domuz, tüylü lama ve tavuk gibi hayvanlar bulunuyordu. Bu dönüşüm gezegenimizin insan taşıma kapasitesi çok büyük ölçüde artırdı. Aynı zamanda çevremizde de önemli değişimler yaşandı. Ağaçlar kesildi. Ormanlar tarlalara dönüştü. Çok büyük araziler ürün ve hayvan yetiştirmek için altüst edildi. İlkel koşullarda başlayan tarımcılık kadim birikimlerle gelenekselleşti. Binlerce yıla yayılmış tarımın gelişme sürecini, kuşaktan kuşağa aktarılan adetlere, ritüellere, bilgeliklere, klanların kurallarına, batıl inançlara ve dinsel alışkanlıklara bağlamak yanlış olmaz.

Bir sonraki aşama ise modern tekniklerle tarımın yapılmasına olanak sağlayan sanayi devriminin etkisiyle yaşamımıza girdi. Tarımda verimlilik yükselmişti ama artan dünya popülasyonunun karnını doyurmaya yetmiyordu. İkinci dünya savaşı sonrasında da işler çığırından çıktı. En üst sınırda emek ve teknolojiyi kullanan tarım anlayışı, kısa vadede yüksek kazançlar hedeflemeye başlamıştı. Çok geçmeden, kimyasal ilaçlar ve kimyasal gübreler, genetik yapısı değiştirilmiş tohumlar, fonksiyonel tarım makineleri ve suyun yoğun olarak tüketildiği bir sisteme dönüştü.

Tarımda üçüncü aşamaya geçiş ise seracılığın ortaya çıkmasıyla yaşandı. Dar alanlarda yetiştirilen tarım ürünlerinin sezonu uzadı. Ürün çeşitliliği arttı. Yine de dokuz milyara yaklaşan dünya nüfusunu doyurmak kolay değil. Öngörülemeyen hava değişimleri, zararlı böceklerin ve yabancı otların kontrolü, pazar fiyatlarının gelişimi ve doğal kaynakların yetersizliği gibi farklı alanlardaki zorluklar, tarımı hiç olmadığı kadar karmaşık hale getirdi.

Bundan sonraki aşamada neler olacak dersiniz?

Şu an kadar bilinen topraklı tarımın yerine, sezonun bütün yıla yayıldığı, ışığın ve iklim koşullarının denetlenebildiği, çevreyi kirletmeyen, sağlıklı ve devamlılığı olan tarım ürünleri yaşamımıza gireceğini söylesem?

Tüm iklim koşullarında kesintisiz üretim yapılmasını sağlayan “Tarım 4.0” teknolojisiyle kurulan bitki fabrikaları, yakın zamanda tarımın geleceği belirleyecek. Bu fabrikaların hijyenik koşullarında yetiştirilen bio-ürün bitkilerde, geleneksel tarıma göre %95 daha az su kullanılacak. Kimyasal kalıntılardan %100 arındırılmış olacak. Biyolojik ve organik özelliklerinden taviz vermeyen yapısı sayesinde maksimum oranda verim alınacak. Yeşil teknolojiyle yetiştirilen ürünler, çok daha sağlıklı ve uzun raf ömrüne sahip olacaklar.

Son tarım devriminin öncülerinden birisi olarak bitki fabrikaları üreten Farminova, Antalya’dan dünyaya geleceğin tarım teknolojisini transfer ediyor. Bu firmanın çevreye daha duyarlı bir ekosistem oluşturma çabası, Sürdürülebilir İş Ödülleri’nden, “Su Yönetimi” alanında verilen ödülle karşılık buldu.

Su kaynaklarının etkili ve iyi yönetilmesi, suyun bulunabilirliği, suya ulaşım ve suyun niteliği konusunda yapılan projelere, geliştirilen teknolojilere ve tasarımlara verilen ödülün sahibi Farminova’yı ve inovatif teknolojilerden desteğini esirgemeyen Can Hakan Karaca’yı geleceğin tarımına yaptığı katkılardan dolayı kutluyorum.

Her tohumun hakkını vermek gerek