Aspendos Tiyatrosu ve Atatürk

İlk kez 6 Mart 1930’da Antalya’yı ziyaret eden ve ‘Erenkuş’ adını koyduğu bölgede “Hiç şüphesiz burası dünyanın en güzel yeridir,” sözlerini söyleyen Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın üçüncü günü, Pamphylia Uygarlığının önemli kentlerinden Aspendos’un kalıntıları arasında geçer.

Yörüklerin yoğunlukla yaşadığı Belkıs Köyü’ne düzenlenen gezide, Antalya Müzesi Müdürü Süleyman Fikri Bey, Aspendos Antik Kenti’nin önemini devlet erkanına anlatır.

Pamphylia kentlerinin Troia Savaşı sonrasında Helenler tarafından kurulduğu söylense de arkeolojik araştırmalar Luvi dilini konuşan yerleşik Anadolu halklarından olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Aspendos Antik Kenti denizden kilometrelerce içeride olduğu halde Eurymedon (Köprüçay) Nehri’yle denize bağlanır. Çok sayıda gümüş sikkenin varlığı da Pamphylia kentleri arasındaki ticari ve stratejik önemini göstermektedir. Gümüş sikkelerinin üstündeki güreşçi tasvirleri ise Aspendos halkının güreş sporundaki başarısını yansıtır.

Su yolu kemerleri ile bin sekiz yüz yıldır sapasağlam kalmayı başaran tiyatro binası, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un şatafatlı döneminden kalmadır. İki antik kalıntının mitolojik hikayesi de Antalya Müzesi Müdürü tarafından devlet erkanına anlatılmış olmalı…

İsa’dan sonraki ikinci yüzyılda, Roma İmparatorluğu adına Aspendos’u yöneten Tertullus’un güzeller güzeli bir kızı varmış. Belkıs adındaki kızının evlenme zamanı geldiğinde Pamphylia kentlerinin seçkin damat adayları kapısını aşındırmaya başlamış.

Bu evliliği Aspendos’un yararına dönüştürmeye niyetlenen Tertullus “Bu kent için en güzel ve en yararlı projeyi gerçekleştirenle kızımı evlendireceğim,” diyerek Pamphylia kentlerine kararını duyurmuş.

Genç kızla evlenmeyi isteyenler damat adayları birbirinden ilginç yapıtlarıyla Tertullus’un huzuruna çıkmış; ozanlar Belkıs’ın güzelliğini anlatan şiirler yazmış, heykeltıraşlar Belkıs’ın heykellerini yontmuş, mimarlar da yaratıcı projeleriyle Belkıs’a talip olmuşlar. Mimar İtalicus’un Toroslardan Aspendos’a uzanan su yolu kemerleri ile Mimar Zenon’un tanrılara ve Roma İmparatoruna ithafen yaptığı görkemli tiyatro binası diğerlerinden fazla beğenilmiş. Kendi aralarında hangisinin daha güzel olduğunu tartışarak Tertullus’un kararını beklemeye başlamışlar.

Su yolu kemerinden oldukça etkilenen Aspendos’un yöneticisi, Mimar İtalicus’un damadı olacağı düşüncesindeymiş. Son kararını vermeden önce kızıyla birlikte tiyatro binasını da görmeye gitmiş. En üsteki oturma sıralarından, bitkisel motiflerin çevrelediği Dionysos kabartmalarına bakarlarken bir fısıltı duyulmuş.

İki katlı sahne binasının kenarında sonucu bekleyen Mimar Zenon “Belkıs benim olmalı, Belkıs benim olmalı,” diye kendi kendine mırıldanıyormuş.

Çok uzaktaki orkestra çukurundan yükselen fısıltısı tiyatronun arka sıralara anlaşılır biçimde ulaşmaktaymış. Tiyatro binasının benzersiz akustiği baba ile kızını etkilemiş. Bir adayı seçmesinin diğerine haksızlık olacağını düşünen Tertullus’un, kılıcını çekerek güzel kızını ikiye böldüğü söylense de mitosun sonunu acıklı bulanlar için başka bir final daha var.

Tam kılıcını indireceği sırada “Ben hakkımdan vazgeçiyorum,” diyen Mimar Zenon aşık olduğu Belkıs’ın ölümüne engel olmuş.

Bu davranışı sevgisinin kanıtı olarak değerlendiren Tertullus’un da tiyatronun mimarı ile Belkıs’ı evlendirdiği ve evlilik töreninin Aspendos tiyatrosunda yapıldığı rivayet edilir.

9 Mart 1930’daki Belkıs gezisinde, Aspendos mitosunun anlatılıp anlatılmadığı kaynaklarda geçmiyor ama Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın arkeoloji konusundaki birikiminin herkesi şaşkınlığa düşürdüğü açıkça belirtilmiş.

“Bu tiyatroyu restore ediniz ama kapısına kilit vurmayınız, burada temsiller veriniz, güreşler düzenleyiniz,” diyen cumhurbaşkanı, kültürel mirasın nasıl korunacağını da yerel yöneticilere söylemiş. “Fakat ne kapısına kilit vuracaksınız ne de girenlerden para alacaksınız. İsteyenler temsil verebilecekler. Sanatın ve sporun her dalına açık olacak.” Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın sözleri sahne binasının altındaki duvara asılan levhayla da ölümsüzleştirilmiş.