“Ayşe Selen, Münir Özkul ve Bizim Aile…”

Zaman acımasız ve adaletsiz doğası gereği…

3 ay önce (18 Ekim 2017) Kadıköy Taşra Kabare’de Tiyatrotem’in sahneye koyduğu ‘Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler’ oyununun prömiyerini izlemeye gitmiştik. Son dakika programı yaptığımız için olan Ayşe Selen ile Şehsuvar Aktaş’a önceden haber veremedik. Doğal olarak salonda yer yoktu. Bir başka sefere bırakmaya meyilliydik ama koşulları zorlayarak salondan içeri girmeyi tercih ettik. Bir köşeye sıkışarak AÜ DTCF Tiyatro Bölümünden dönem arkadaşlarımızın oyununu izlemeye başladık.
Tek anlatıcılı meddah hikayelerine alışkınız ama “Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” oyununda alışılmışın dışında iki anlatıcıyı (Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş) karşımıza bulmuştuk. İki ucundan tuttukları mendilin içindeki tutkulu aşkın hikâyesini anlatmanın hevesindeydiler. Tüm oyun boyunca, sahne içinde sahne açarak, rol içinde role girerek, ‘oyunsu’ olanın peşinde koşuşturdular. Türk tiyatrosunu temel taşlarını oluşturan meddah hikayelerinin çağdaş olarak nasıl yorumlanabileceğini gösteren, hem sanatsal olarak yetkin, hem akademik kıvamda bir bakışı içinde barındıran, hem de eğlenceli zaman geçirdiğimiz gösteriye tanıklık etmişiz; daha ne olsun…
O gün keyifle izlediğimiz ve oyun sonrasında ayaküstü sohbetimizle heyecanlarımızı paylaştığımız ‘Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler’ adındaki oyunu, Tiyatro Gazetesi’nin Kasım 2017 sayısında yazıya dönüştürmüştüm. Bu vesileyle Tiyatrotem’in kendi tiyatro dilini oluşturmak çabasını, kurucuları Ayşe Selen ile Şehsuvar Aktaş’ın tiyatro geçmişini yazının içine kısaca sıkıştırmaya çalışmıştım.
Her şey yerli yerinde görünürken, önce Ayşe Selen’in zatürreye yakalandığı, arkasından durumunun çok daha ciddi olduğu haberleriyle şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşarken, ne yazık ki 2017 yılının sonuncu gününde Şişli Cami’den sonsuz yolculuğuna uğurlamak zorunda kaldık.
Üç ay önce izlediğimiz çağdaş meddah gösterinin, Ayşe Selen’den izleyeceğim son gösteri olacağını kim bilebilirdi ki; ‘Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler’…
Bir hafta sonra da geleneksel tiyatromuzun önemli temsilcilerinden biri daha tiyatro oyunlarını ve filmlerini anılarımıza kazıyarak 93 yaşında aramızdan ayrıldı; Kel Hasan’ın kavuğunu İsmail Dümbüllü’nün ellerinden devralıp, Ferhan Şensoy’a devreden Münir Özkul…
Türk tiyatrosunun geleneksel tarafında simgeleşen Kel Hasan’ın kavuğunu, uzun yıllar İsmail Dümbüllü taşımıştır. Bu kavuk İsmail Dümbüllü’ye hayranlığıyla tiyatro yolculuğuna başlayan Münir Özkul’a, 1968 yılında oynadığı Kanlı Nigar oyunundaki başarısından dolayı, ‘Sen kitaplı tiyatrodan geliyor olsan da yerine göre Pişekar, yerine göre Kavuklu olmayı başardın. Kavuk senin hakkın…’ diyen İsmail Dümbüllü tarafından devredilir. Münir Özkul’un tiyatroya paralel giden sinema yaşamı da başarılarla doludur. Türk sinemasının efsaneleşen oyuncusu, Hababam Sınıfı’nın Kel Mahmut’undan, Bizim Aile’nin Yaşar Usta’sına uzanan 200’den fazla sinema filminde oynamıştı. Hem tiyatro hem de sinemadaki başarısı çeşitli ödüllerle tescillenmişti. En büyük ödülü ise seyircilerin kalbinde taht kurmasıydı doğal olarak…
Bir dönem İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Münir Özkul’a, cenaze namazı öncesinde, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde tören düzenlendi. Bir gün sonra da kaderin cilvesi olarak, Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı, Ergin Orbey’in yönetmenliğini yaptığı 1975 yapımı Bizim Aile filminden, aynı isimle tiyatroya uyarlanan müzikalin Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde galası vardı.
Türk sinemasında Yeşilçam macerasının sonuna yaklaşırken, siyasi savruluşların yaşandığı 80’li yılların Türkiye’sini, ezilen insanların onuruyla yaşama tutunma mücadelesini işleyen Bizim Aile filmi aklınızın bir köşesinde duruyordur herhalde?
Zor yaşam koşullarından dolayı ikinci evliliklerini yapan dört çocuk babası Yaşar Usta ile üç çocuk annesi Melek Hanım’ın yeni bir aile kurabilme çabası…
Ailenin yoksul üniversite öğrencisi Ferit ile varlıklı fabrikatörün kızı Alev’in aşkı, onların aşkını engellemeye çalışan sevgiden uzak fabrikatör baba…
Evde kalmış olmanın sıkıntılarını yaşayan Feride ile evlenmekten başka bir şey düşünemeyen ama annesinin yüzünden evlenemeyen Şener’in komik evliliği…
Münir Özkul ile Adile Naşit’in başrolünü oynadığı Bizim Aile filminde kimler yoktu ki; Tarık Akan, Itır Esen, Şener Şen, Ayşen Gruda, Halit Akçatepe diye uzayıp gidiyor liste…
Biz Sinem Bayraktar’ın tiyatroya uyarladığı ve Aziz Sarvan’ın yönettiği Bizim Aile müzikalinin galasına dönecek olursak; zor bir işi göğüsleyen yönetmen, sinemayı tiyatroya taşımanın teknik zorluklarını dansın ve müziğin gücünü kullanarak aşmayı başarmış. Bir evin salonunda toplanan Bizim Aile’nin kalabalık kadrosuyla uğraşmak kolay değil. Filmin eğlenceli ve duygusal sahneleri müzikalde de karşılığını bulmuş. Işık ve dekor çözümlemesi doğrudan oyuna destek veriyor. Dönem kostümleri de yerli yerinde kullanılmış.
Son olarak da gala seyircisinin Bizim Aile müzikaline özel ilgi gösterdiğini, filmin anıları ile izlediğimiz müzikalin arasında gidip geldiğimizi, gösterinin sonrasında filmin oyuncularına ya da yakınlarına plaket verilişinin de geceyi renklendirdiğini belirtelim.