Batık Lykia Kentlerinden Yaza Merhaba

Tek bilimin ‘mutlu yaşama bilimi’ olduğunu düşünen İonialı Epikür, ‘acı’ ve ‘haz’ kavramları üstünden mutluluğa ve iyiliğe ulaşmanın yolunu felsefede arar. İçsel ve dışsal koşulların insanın iradesini belirlendiğini unutmaz. İnsanın özgür iradesiyle arzularını kontrol edebileceği düşünmektedir. Acı veren biyolojik ya da ruhsal sıkıntılardan, bedeninin koruyabilen insanların mutluluğa ulaşabileceğini savunur.

İon düşünür MÖ 306 yılında kurduğu geniş bahçeli okulundan “Aç kalmamak, üşümemek, susamamak: İşte Zeus’u bile kıskandıracak mutluluk…” diye seslenir.

Mutluluğa ulaşmanın insanın kendi elinde olduğunu “Bazı olaylar tanrının belirlediği değişmez yazgıyla, bazıları kontrol dışı gerçekleşen rastlantılarla, bazıları da bizim irademizle gerçekleşir,” sözleriyle vurgular.

Özgürlükleri önemseyerek “Kural insan için bir hapishanedir. Çünkü insanı hapseder ve onun özgürlüğünü elinden alır,” der.

Epikür yalnızca bilgelerin ve erdemli bireylerin sağlam dostluklar kurabileceğine inanır. Dostları için risklere ve acılara katlanamayanların erdemlerine güvenmez. Gerçek bilgeler toplumun genelinden uzakta yaşanılmalı ama yalnızlığının yanında kişisel dostluklar da kurulmalıdır.

Biz de epiküryenliğin ruhunu taşıyan dostlarla ‘Yaza merhaba’ demek için Kaş’ta toplandık. Can Hakan Karaca’nın katamaran motoryatıyla, Kekova koylarında dolunayı karşılayacaktık. Kim bu dostlar derseniz; Antalya’nın bilinen isimlerinden Can Hakan Karaca (Cantek), Ali Eroğlu (Koppert), Ahmet Erdal (Kod Yazılım), Ömer Arıcan (Arıcan Boru) ve ben…

Son yıllarda geleneksel hale getirdiğimiz deniz yolculuğu mayıs ayının sonuncu haftasında Setur Marina’dan başladı. İlk geceyi Meis Adası’nın yakınlarındaki Gurmenli Adası’na kıçtankara bağlanarak geçirdik. Bir yanımızda Kaş, diğer yanımızda Meis ve gök kubbenin sonsuz ışıltısında görkemli bir dolunay.

En eski batıklarının Lykia kıyılarında bulunduğunu Uluburun’u geçerken konuştuk. Geç Tunç Çağı’nda uluslararası taşımacılık yapan yük gemisi, yirmi ton civarındaki yüküyle, üstünden geçtiğimiz noktadan batmıştı. Kim bilir nasıl bir felaket yollarını kesmişti? Bir sünger dalgıcı tarafından 1982 yazında rastlantısal olarak keşfedildi. Uluburun Batığı’na, on yıl boyunca, yirmi iki binden fazla dalış yapıldı. Tüm dünyanın ilgisini çeken 3300 yıllık arkeolojik buluntular Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Bir sualtı arkeoloji müzesinin Antalya’mıza yakışacağını konuşarak yolumuza devam ettik.

Hep olduğu gibi Kekova Adası’nın (Dolkisthe) korunaklı hale getirdiği Üçağız (Teimiussa) ile Kaleköy’ün (Simena) önünden geçerken fazlasıyla etkilendik. Bu bölgedeki Lykia yerleşimleri MS 2. yüzyılda yaşanan depremler sonucu sular altında kalmış. Bir bölümü denizin içinde kalan semerdam lahitleri, mendireği, rıhtımı ya da yerleşim kalıntılarını görüp de batık Lykia kentlerinden etkilenmemek mümkün değil. Bu arada denizin dışındaki Simena Kalesi, kayalara oyulmuş mini tiyatro, su sarnıçları, kaya mezarlar ve lahitlerden oluşan nekropol alanı da gezilip görülmesi gereken yerlerden.

İki günümüz Danamusa Koyu’nun turkuaz mavisi suyunda yüzerek, dalışlar yaparak ve balık avlayarak geçti. Jet skyle Kekova Adası’nın kuzey yüzündeki batık yerleşimlerin arasında dolaştık. Sea scooter sayesinde çocukça eğlendiğimizi de itiraf etmeliyim. Bir yelkenliden fazlasını barındırmayan korunaklı koyda günübirlik teknelerin yoğunluğunu pek hissetmedik. Dik yamaçların ışıkları engellediği koyda gökyüzünü seyretmenin de ayrı bir keyfi vardı.

Bir sonraki gün Kekova Adası’nın açık denize bakan güney yüzündeki Tek Adası’na bağlandık. Burası denizel biyolojik çeşitliğiyle tüplü dalış eğitimi verenlerin uğrak noktasıydı. Bizim niyetimiz ise Kekova Adası’nın fazla ziyaretçisi olmayan güney kıyılarını görmekti. Antik yerleşimlerin dışında kalan bölgeyi keşfederek hareketli günü tamamladık.

Son günümüzü rüzgara ve dalgalara geçit vermeyen tepelerin arasındaki Kocakarı Koyu’nda geçirdik. Bu koyda Mustafa Ekici – Burçin Ekici (Ekici Peynir) ile Ali Bahar’la (Bahar Gıda) yolumuz kesişti. Antalyalı işadamlarını aileleriyle katamaranımızda ağırladık. Laf lafı açtı. Gün ortasında başlayan keyifli sohbet gecenin tamamına yayıldı.

Batık Lykia kentlerinin arasında ‘Yaza Merhaba’ derken “Ölümden korkmak bilge kişi için anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz,” diyen Anadolulu Epikür’ün sözlerini yeniden anımsadık.