“Bir Sevda’dır Tiyatro”

Prof. Dr. Sevda Şener…
Türk tiyatrosunda ‘Hocaların Hocası’ olarak bilinen bir cumhuriyet kadını…
Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü Başkanlığı yaptığı yıllarda öğrencisi olduğum ve onun rehberliğindeki tez çalışmasıyla eğitimimi tamamladığım Sevda Hocamız, seksen altı yaşında aramızdan ayrıldı.
1995 yılında tiyatro bölümünden emekli olan Sevda Hocamız, tiyatro kuramları, dramaturgi, eleştiri kuramları, estetik, çağdaş sanat, modern ve modern sonrası tiyatro konularında eğitmenlik yaptı. Akademisyen, araştırmacı, eleştirmen, yazar; makaleler, eleştiri yazıları, kitaplar; çeşitli dallarda verilen ödüller…
En önemli ödülleriyse yetiştirdiği öğrenciler olmalı…
Ders verdiği öğrencilerden Ahmet Mümtaz Taylan, ‘En tartışmalı meseleleri konuşurken muhatabını muhallebiye çeviren yumuşak sesinden, edasından…’ demiş öğrencilik yıllarıma ayna tutarcasına…
Mert Fırat’ın hocasından geriye kalan ‘Ezber bilgi değil, bakış açısı…’ sözlerini unutmamış…
Otuz yıl öncesinden “Dram sanatı insanı eşiklerde sınar,” diye bir sözü ilişmiş benim de belleğime…
Okul arkadaşlarımdan birisi de ‘Bir Sevda’dır tiyatro…’ diyerek duygularını dile getirmiş; hocamızın yokluğundan tiyatromuzun tadından tuzundan bir şeylerin eksileceği kuşku yok…
Dört yıl önce evinde ziyaret ettiğimiz hocaların hocasını ister istemez anımsıyorum: O günlerde kendinden sonraki bölüm başkanı Prof. Dr. Nurhan Karadağ emekli oluyordu. Bunun için AÜ DTCF Tiyatro Bölümü mezunları olarak bir uğurlama yemeği düzenleyecektik. Sevda hocamız yurt dışında olacağından yemeğe katılamayacaktı. Biz de küçük bir mesajını videoya kaydetmek için hocamızın peşine düşmüştük.
Tam randevu verdiği saatle kapısının zilini çalmış, onun derin bakan mavi gözleriyle kapıda karşılanmış ve “Ölüm zamanımız geldiğinden herkes bir şeyler kaydetmek istiyor,” sözleriyle içeriye buyur edilerek gösterdiği koltuklara oturmuştuk…
Bu özgüven karşısında ne söylenebilir ki?
Tiyatro bölümünde hocalığa başladığında Nurhan Karadağ’ın ilk öğrencilerinden olduğunu söyleyerek anlatmaya başladı. Akademik kariyerinin her aşamasına tanıkmış. Nurhan Karadağ’ın çocuklarına bir hocalık yapmış. Bir gün emekli olunduğunu ama tiyatronun içindeki yaşamın ölene kadar sürdüğünü söyledi. Bunda sonraki tiyatro yaşamında başarılar dileyerek sözlerine son verdi.
Biz çekimlerimizi bitirdikten sonra da tiyatro üstüne sohbetimizi sürdürdük. Bir tiyatronun ödül töreninde “ Balzac’ı okumayandan yazar, Sevda Şener’den eğitim almayandan da tiyatrocu olmaz,’ sözlerinin kendisini mutlu ettiğinden söz etti. Göz kararı öğrencilerinin sayısını hesapladık. Her tiyatro ortamında başarılarıyla karşısına çıkan öğrencilerinden gurur duyuyordu. Biz hala tiyatronun içinde koşuşturmacasına övgüler yağdırdık. O da kendisinden sonraki kuşağın pek tiyatro izlemediğini söyleyerek sitem etti:
Bir bar tiyatrosunda, bolca şiddet ve vahşet içeren ‘İn Your Face’ biçimindeki tiyatro oyununu, ellerindeki biralarla seyreden seyircilerin arasında izlediğini, oldukça da başarılı bulduğunu anlatıyordu.
“Bu halimle oralarda oyun izlerken bizimkilerin ilgisiz kalmasını anlayamıyorum,” demesiyse kendinden sonraki kuşağa iletilmesi gereken güzel bir masaj oldu.
Ben de onun evinden ayrılırken, yıllar sonra bir Sevda Şener dersinden çıkmış bir öğrenci gibi oldum.
Son dersimizmiş meğerse…