“Kahramanım Olur musun?”

Biz severiz aslı astarı olmayan kahramanları…
Bir süre önce, yeni yayın döneminde hayat bulacak televizyon dizilerinden birinin yapımcısıyla görüşmüştük. Tarihi dokulu projelerinin senaryosu yazılacaktı. O konunun geçtiği dönemi fazlasıyla araştırmıştım. Bir yıl önce Yunus Emre hakkında film senaryosu ve tiyatro oyunu yazmıştım. Bu tiyatro sezonunda Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş dönemini anlatan gençlik oyunum Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenmişti. Ahi Evren’in yaşamını anlatan tiyatro oyunumu ve film senaryosunu tamamlamamın üstünden birkaç ay bile geçmemişti.
Bu kadar birikimin üstüne kolay bir proje olacak gibiydi.
İlk aşama heyecanlı başladığı halde yollarımız çatallaşıverdi. Bir tarihi kişiliğin menakıpname kıvamında yazılmasını istiyorlardı. Ben ise Yunus Emre ve Ahi Evren’i kerametler içeren yakıştırmalardan arındırarak, ete kemiğe büründürmek için üç yılımı harcamıştım. Bu televizyon dizisinin kahramanı da ete kemiğe bürünerek gerçek yaşam hikayelerinin içinden süzülüp gelmeliydi. Aynı dili konuşamadığımız ortaya çıkınca başka projelerde çalışmak dileğiyle yollarımızı ayırdık; onların yolları açık, televizyon sektöründeki işleri uzun soluklu olsun.
Biz dönelim televizyon dizilerinde ya da sinema filmlerinde toz konduramadığımız diğer kahramanların hikayelerine; elli yıl öncesinin karton kahramanları gibi mükemmel olmalılar, hiç hata yapmamalılar, eksiklikler onlara göre değil, vs…
O dönemlerde yalnızca iyiler ve kötüler vardı; birbirleriyle savaşırlar ve kötülerin yenilmesiyle macera son bulurdu; hatta durumun iyice anlaşılabilmesi için kötü kovboylar siyah, iyi kovboylar beyaz giyerdi…
Biz de hayal perdelerindeki kahramanları izleyerek dünyanın gerçeğini iyi ya da kötü çerçevesinden algılar, yalnızca iyi olmaya çabalar ve kötülüklerden uzak kalmaya çalışırdık. Karşımızdaki insanlar da ya iyi ya da kötüydü; iyinin kötü, kötünün iyi tarafları olamazdı sanki…
Artık ‘saçaklı mantık’ var!
Bir insana ya da duruma yalnızca ‘iyi’ ya da ‘kötü’ etiketi yapıştırılmıyor; zıtlıklar iç içe…
Ana renklerle sınırlı olmayan yaşamlarımızda ara renklerin de farkında olabilmek gerek…
Türk insanını HD görüntü kalitesinde televizyon dizilerinin dünyasına taşıyanların, ara renkleri işleyen projelerle izleyicilerinin karşısına çıkma zamanı çoktan geldi.
‘Hep aynı hikaye’ diye değerlendirilen diziler yakışmıyor artık!