çadır keyfi

Zor bela tahammül ettiğimiz şehir yaşamı…
Ne zaman açıldığını anımsayamadığımız televizyondan yayılan akıl sağlığımızı bozmaya yönelik görüntüler, hava kirliliği bir yanda, diğer tarafta bitmek tükenmek bilmeyen araçların gürültüsü; iş yaşamının depresyona sürükleyen ortamından, çok katlı betonarme binaların sıkışmışlığına uzanan post modern dünyada yolculuk…
Bir an önce yaz tatili gelse de kendimizi şehrin dışına atsak hayalleri; parası biraz fazla olanlara beş yıldızlı oteller ya da tatil köyleri, kısıtlı olanaklarla tatil yapmaya niyetlenenlere yıldızsız otelcikler ya da pansiyonlar, eskiden kalma alışkanlıklarını sürdürenler için akraba ya da tanıdıkların yanında tatil geçirmeler falan…
Bir başka deyişle şehir yaşamındaki betonarme binalardan turistlik betonarme binalara kaçış!
Yaz ayları dünyanın en uzun yürüyüş rotalarından birisi sayılan Likya Yolu’yla ilgili sinema filmi senaryosu üstüne çalışmakla geçti. Son haftalarda da senaryodaki mekanları incelemek niyetiyle Kaş taraflarındayım. Ani bir kararla basit ve kurulumu kolay çadırlardan birini satın alarak gençlik yıllarındaki tatil anlayışıma dönüş yaptım. Kaş Kamping’de üniversite yıllarında çadır kurmuştum. Bir nostalji yaşamak niyetiyle gittiğim kampingin Türkiye’nin başarılı çadır kamplarından birisi olduğunu sonradan öğrendim. Birkaç günden fazla kalmayacaktım ama gazete haberlerine konu olmuş (30 numaralı) çadır yerinin boşta olduğunu görünce maceramız haftalara yayıldı.
Bu çadır alanı zeytin ağaçlarının arasından denize uzanan kayalıkların hemen dibinde. Tam karşımda gözünü kırpıştıran Meis Adası, sağımda ve solumda yarımadaların uzantıları, antik dönemlerden günümüze ulaşmayı başaran Antiphellos Tiyatrosu ise arkamda; önüm, arkam, sağım, solum, sobe yani…
Bu satırları da çadırımı gölgeleyen zeytin dallarına kurduğum hamakta yazıyorum. Üç tarafı denizlerle, dört yanı ormanlarla, göllerle ve akarsularla çevrili Anadolu’nun tatil seçenekleri arasına çadır keyfini de eklemeniz için deneyimlerimi paylaşmak istedim.
Siz de şehir yaşamının keşmekeşliğini geride bırakarak, basit ve sade bir tatilin peşine düşmek ister misiniz?
Yaz sıcağında denizin mavisine kolayca ulaşabileceğiniz topraklarda yaşıyoruz. Çadır kampları kendi içinde huzur arayanlara ya da sosyalleşmek isteyenlere fazlasıyla olanak sunuyor. Kamp alanı için doğal dokusunu yitirmemiş deniz kıyısını tercih ettiyseniz, sırtını yemyeşil dağlara dayamış, eteklerini masmavi sulara yaymış atmosferde kendinizi bulacaksınız. Keşfedilmeyi bekleyen doğa harikası koylarda Caretta Carettalar yolunuzu gözleyecek. Kamp alanının sakinliğinde, televizyonun yerini dalgaların sesi, klimanın yerini denizden esen rüzgarlar alacak. Gerçekten nefes aldığınızı duyumsayacaksınız. Gün batımını doğanın içinden izleyecek ve de geceyi yıldızların altında tamamlayacaksınız. Üç beş eşya ile gündelik yaşamı sürdürmenin hiç de zor olmadığına tanıklık yapacak ve ruhunuza uygun çadır komşularıyla dostluklar kuracaksınız.
Her yerini betonarme yapıların doldurduğu tatil mekanlarına ödeyeceğiniz bedelin KDV’si tutarına, çadır kampında çizgi dışı bir tatili deneyimlemek ilginç olmaz mı?
Beş yıldızlı turistik tesislerin yerine, tepenize ışıldayan milyonlarca yıldıza ruhunuzu teslim etmeye ne dersiniz?