Çingene Kızı’nın gözleri

Zeugma Müzesi 2011 yılında Gaziantep’te açıldığında, binasının büyüklüğü ve sergilediği mozaiklerin kapladığı alanla dünyanın en büyük mozaik müzesi olmuştu. Beş yüz bin parçadan oluşan görkemli mozaikleriyle sanat tarihçilerin ve arkeologların ilgi odağı haline geldi.

Zeugma Müzesi’nin ziyaretçilerini hayranlık içinde bırakan ‘Çingene Kızı’ mozaiği de Zeugma Antik Kenti’ndeki 1998 yılı sonbaharında yapılan kurtarma kazılarında bulundu. Fırat Nehri’nin kıyısındaki Maenad Villası’nın yemek odasına devrilmiş sütunun altındaydı. Çok fazla hasar gören mozaikteki kadın figürünün bakışları sağına doğruydu. Dar alınlı, elmacık kemikleri çıkık ve dolgun yüzlüydü. Ortadan ayrılan örgülü saçları ensesinden bir eşarpla bağlıydı. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halkalı küpeler vardı. ‘Çingene Kızı’ yakıştırmasıyla ünlenen mozaiğin çarpıcı bakışlarından etkilenmemek olası değildi.

Zeugma Antik Kenti’ndeki mozaiklerin devamını oluşturan on iki parça ise yıllar önce Amerika’ya kaçırılmıştı. ABD Bowlig Green State Üniversitesi’nde olduğu anlaşılan mozaikler, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çabalarıyla Anadolu topraklarına geri getirildi.

“Mozaiğin zengin materyalleri sayesinde kendi öykünüzü kolayca ifade edebilirsiniz. Hikayesi olanların sanatıdır mozaik…” diyerek yaşam yolculuğunu özetleyen Gülçin Sökücü, Gaziantep’teki Jale Tekinalp Yücel Mozaik Eğitim Merkezi’nin yöneticiliğini yapıyor.

On üç yıldır mozaik sanatının yaygınlaşması için Gaziantep Büyükşehir Belediye’sinin bünyesinde uğraş veriyormuş. Her mozaiğin hikayesi olduğunu söyleyen Gülçin Sökücü, Zeugma Antik Kenti’nden çalınan mozaiklerin Amerika’dan getiriliş sürecinde de bulunmuş.

“Zeugma Antik Kenti’nden kaçırılan mozaikler Ohio Eyaleti’ndeki üniversitede sergileniyordu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye’ye getirebilmek için devreye girmişti. İade koşullarının birisi replikalarının Türkiye’de yapılarak Amerikaya gönderilmesiydi. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı’mız Fatma Şahin ‘Yapabilir miyiz hocam?’ diye sordu. ‘Yaparız,’ dedik. Amerika’daki mozaiklerin profesyonel anlamda çekilmiş fotoğraflarını istedik. O mozaikler iki bin yıl önce Fırat Nehri’nin kıyısından, köleler tarafından toplanıp, ince ince kırılan taşlardan yapılmıştı. Biz de tarihi sürece uygunluğunu sağlamak ve zamanın ruhunu replikaya taşımak istedik. Ekibimle beraber Fırat’ın kıyısından taşlarımızı ve harcını karabileceğimiz toprağı topladık. İçinde günümüzün malzemelerini kullanmamaya özen göstererek replikaları tamamladık. Şu anda replikalar Amerika’da, orijinaller ise Gaziantep’teki Zeugma Müzesi’nde sergileniyor.”

Bu sürece katkısını gururla paylaşan Gülçin Sökücü’nün küresel salgın döneminde başlattığı ‘Kelebek Etkisi’ projesiyle ilgili de söyleyecekleri vardı.

“Mozaik; küçük parçaların bir araya gelerek bütünü oluşturması demek. Birlikte yaşamak, birlikte var olmak demek. İnsanlık için kültürümüzü, tadımızı, tuzumuzu, her şeyimizi içine koymak demek. Ben de öykümüzü mozaiklerle anlatabilmek ve kendi çizgimizi mozaik sanatıyla gelecek kuşaklara taşımak istiyorum. Mezopotamya topraklarının kadim şehri Gaziantep’te, eskiden olduğu gibi şimdi de mozaik sanatının gücünü kullanarak ‘Kelebek Etkisi’ yaratacağız. Bu proje kapsamında kelebeklerin kanatlarına dünyanın güzelliklerini işliyoruz. Kelebeklerimiz gün geçtikçe çoğalıyor. Bu kelebekler, insanlık için, barış için keyifli bir yolculuğa çıkacak. Projemizi sosyal ağlarımızdan öğrenen uluslararası mozaik sanatçıları, kendi kelebekleriyle yolculuğumuza dahil olmak istiyor. Kelebeklerimizin kanat çırpışları şimdiden dünyada kelebek etkisi yaratmaya başladı bile…”

Umarım Çingene Kızı’nın gözleriyle dünyaya bakan Gülçin Sökücü’nün hayalleri sizlerde de kelebek etkisi yaratmıştır.