Ege Mitolojisinde Bellerophontes

Bellerophontes tanrıların eliyle vardı oraya. 

Gelince Lykia’yaXanthos Nehri’ne, 

yaygın Lykia’nın kralı onu saydı. 

Ağırladı onu tam dokuz gün, 

dokuz tane öküz kurban etti. 

Gül parmaklı Şafak görününce onuncu günü, 

Bellerophontes’e sordu, 

damadımdan getirdiğin işaret hani, dedi. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘2020 Patara Yılı’ ilan edilince, Likya uygarlığı hakkındaki yazılarla karşınıza gelmeye özen gösterdim. Kaş ilçesinin sınırlarında bulunan Patara hakkında bilmediklerimi öğrenip, öğrendiklerimi de olabildiğince paylaşmaya çalışıyorum. Bu yıl Patara hakkındaki keyifli sohbetlere de vesile oldu. Patara’nın uçsuz bucaksız kumsalından bütün dostlarımın haberi var. Birçoğu Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının yumurtalarını Patara kumsalına gömdüğünü ve bölgenin koruma alanı olduğunu biliyor. Plaja gitmek için tarihi eserlerin arasından geçmeleri gerektiğinin de farkındalar. Sözünü ettikleri eserlerin Likya uygarlığının başını çeken Patara Antik Kentine ait olduğunu bazıları biliyor ama insanlık tarihinin önemli limanlarından birinin Patara’da bulunduğundan çoğunun haberleri yok.  

Ege mitolojisinin baş tanrısı Zeus’u biliyorlar ama ölümsüz oğullarından Tanrı Apollon ile ölümlü oğullarından Sarpedon’un Patara yöresinde doğup büyüdüğünden habersizler. 

Yaz aylarında Antalya’ya yolu düşen dostlarını Olympos’tan Çıralı’ya uzanan sahilde denize girmeleri için yönlendirirken, Sarpedon’un efsanevi büyükbabası Bellerophontes’ten söz etmek kimsenin aklına gelmemiş mesela… 

Aslına bakarsanız dostlarımın çoğu ‘Likya’ kelimesinin dışında Likyalılar hakkında hiçbir bilgiye de sahip değil. 

Bu ayıbın kime ait olduğuna takılmadan, Olympos-Beydağları Milli Parkı içinde bulunan Çıralı bölgesi hakkında biraz bilgi paylaşmak istiyorum. Antalya’nın 55 km kadar güneyindeki Çıralı Körfezi’nin kuzeybatısında binlerce yıldır sönmeyen bir ateş yanmaktadır. Bu ilginç doğa olayına tanıklık edebilmek için Çıralı’dan itibaren ormanın içindeki patikayı takip ederek 1,5 kilometre kadar dağlara doğru yürümek gerekir. Orman içindeki panoramik manzaranın harika olduğunu da belirtmeliyim. 250 metre yükseklikteki ağaçsız alanda ‘Yanartaş’ adıyla bilinen dairesel bir alan karşınıza çıkacaktır. Yaz kış, yağmur çamur demeden buradaki ateş binlerce yıldır olduğu gibi yanmaya devam eder.  

Ege mitolojisini Troia Savaşı üstünden anlatan Homeros’un Destanındaki hikâyelerin birisi burada geçer. Bu mitolojik hikâye günümüzden 3500 yıl önce yaşayan tanrıların soyundan Bellerophontes’e aittir: Bir dizi olaylar sonrasında öldürülmesi istenen Bellerophontes Likya kralının yanına gönderilmiştir. Onu canını almaya cesaret edemeyen Likya kralı tarafından ölümcül görevler verilir. En zoru ise bölgenin hakimi, aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve ağzından alevler saçan Khrimaira isimli canavarı öldürmektir.  

Alır almaz damadının işaretini, 

buyurdu önce, azgın Khrimaira’yı öldürmesini; 

tanrı soyundandı o, insan değildi, 

önü aslan, arkası yılan, ortası keçiydi, 

yalımlı nefesiyle kötü soluyordu. 

Bellerophontes uydu tanrıların isteğine, 

onu bir anda yere serdi. 

Homeros Destanı’ndaki kahramanlıkları şairane sözlerle anlatılan Bellerophontes, kanatlı atı Pegasus’un sırtında Khrimaira’ya saldırır. Sert mızrağının darbesiyle Khrimaira toprağa gömülecek ve tanrısal yaratıktan geriye yalnızca ağzından çıkan alevler kalacaktır. Bu kahramanlığa yenilerini ekleyen Bellerophontes Patara limanının bulunduğu Xanthos Vadisi’ne dönerek kralın kızıyla evlenir. Torunlarından Sarpedon ile Glaukos da Troia Savaşı’nın efsaneleşen komutanları olarak ölümsüzleşecektir. 

Bir gün Çıralı taraflarına yolunuz düştüğünde Bellerophontes efsanesini anımsayın. Bu yörenin adının da sönmeyen ateşin kaynağı ‘Khrimaira’ adındaki mitolojik yaratıktan geldiğini unutmayın.