Hâki Giyen Adamlar

Nedir gençlik tiyatrosu?

Gençlerin sahnelediği oyunları mı? Genç seyircilerin izlemesine yönelik yapılan tiyatrolar mı? Gençlik sorunlarını işleyen tiyatro oyunları mı? Yoksa bunların birbiri içine geçtiği bambaşka bir tiyatro anlayışı mı?

1980’li yılların sonlarında Turgut Özakman’ın Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü döneminde ‘Gençlik Tiyatrosu’ kavramı önemsenerek ‘Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birimi’ oluşturulmuş ama uzun ömürlü olmasına fırsat verilmeden sonraki genel müdürler tarafından dağıtılmıştı. Yerine daha iyisinin geleceğini sanmıştık. O da olmadı. Otuz yıldır devletin tiyatroları gençleri görmemeyi inatla sürdürüyor.

Bu memleketin çocukları, genç olmazlar, doğrudan doğruya yetişkinlerin arasına karışırlarmış gibi; ortaokul ve hatta lise dönemlerinde ticari amaçlı çocuk oyunlarını izlemek zorunda bırakılıyor ya da yetişkinlere yönelik oyunları izleyerek tiyatroyla tanışıyor. Bir televizyon dizisinin bile hangi yaş grubuna hitap ettiği yasalar doğrultusunda vurgulanırken, başıbozuk tiyatro sektöründe (sanat değil sektör!) kim kime denk getirebilirse artık…

Yaratıcı drama eğitimlerinde gençlerin yaşına ve kişisel gelişimine uygun eğitimler verilmeye özen gösterilirken, başta devlete sırtını dayayan kurumlarının tiyatroları olmak üzere, ticari ya da siyasi kaygılarla gençlik tiyatrosunu görmezlikten gelmesi tam anlamıyla aymazlık değil mi? Bir serzeniş de tiyatro okullarında ‘gençlere yönelik tiyatro’ kavramını anlatmayı beceremeyen akademisyenlere olsun.

Aralık ayında izlediğim bir tiyatro oyunu ‘Gençlere yönelik tiyatroyu neden önemsemiyoruz?’ sorusunu aklıma düşürmüştü.

Bu ay yeni kurulan Timiyatro İstanbul’da izlediğim ‘Hâki Giyen Adamlar’ ise gençlere yönelik tiyatro adına başarılı bir proje olarak karşıma çıktı.

Bu oyunun yazarı ve oyuncusu İskender Kardaşlar’la Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden aynı yıllarda mezun olduk. Öğrencilik yıllarımızda da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Ergin Orbey’in yazıp yönettiği ‘Belgelerle Kurtuluş Savaşı’ adındaki gençlik oyununda birlikte oynamıştık. Üniversite yılları sonrasında nadiren yollarımız kesişti. İskender Kardaşlar çeşitli tiyatro topluluklarında oyunculuk yaptıktan sonra reklam sektörüne geçti. Ankara’da Reji asistanlığı, kurguculuk ve yönetmenlik yaptı. İstanbul’da reklam yazarı, kreatif direktör olarak önemli kuruluşların ve ürünlerinin kampanyalarını yönetti. Çok başarılı bir reklamcı olarak ‘Kristal Elma’ reklamcılık yarışmalarında 6 ödül kazandı. 2006 yılından beridir Çanakkale/Eceabat’ta yaşıyordu. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alanında uzun yıllar rehberlik ve alan kılavuzluğu yaptıktan sonra Çanakkale Destanı’nı gençlere anlatmayı hedefleyen gençlik oyunuyla 2019 yılında tekrar tiyatroya döndü.

Bir ulusun varoluş ve kahramanlık hikayesinin başlangıcına dönüşen Çanakkale Savaşı, ‘Hâki Giyen Adamlar’ oyununda; kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü anekdotlarla kısa ve akılda kalıcı şekilde anlatılıyor. Bir meddah, dedesinden kalan defteri önüne alarak hem Çanakkale Savaşı’nı anlatıyor hem de çeşitli anekdotlardaki karakterleri taklit ediyor. 1. Dünya Savaşına girişimizden başlayarak kronolojik bir akışta kendimizi buluyoruz. En başından itibaren savaşın kritik anları yaşayanların gözünden aktarıyor. Yarbay Mustafa Kemal başta olmak üzere, Çanakkale’yi geçilmez kılan subay ve askerlerimizin anılarından yola çıkarak yazılmış hikayeler, meddahın keyifli anlatımıyla gözlerimizin önünde canlanıyor.

Bu projede Çanakkale Savaşı’nın tarihteki yeri ve önemi, İskender Kardaşlar tarafından doğru kaynaklara dayanarak sahneye taşınmış. Hurafelerden arınmış bir Çanakkale resmi çizmeye özen gösterilmiş. Çanakkale’de savaşan kahramanların fedakârlıkları, cesaretleri ve vatan sevgileri üstünden, birlikte olma bilinci başarıyla gençlere aşılanıyor. Nedim Yıldız’ın atmosferi bütünleyen müzikleri de özel bir alkışı hakkediyor.

Oyun sonrasında ayaküstü sohbet ettiğimiz İskender Kardaşlar’a “Neden Çanakkale Savaşları?” diye sordum.

“Herkesin bir Çanakkale hikayesi vardır, ordan burdan duyduğu… Biraz daha bilen, Haki Giyen Adamları hatırlar. Dedelerimizi… ‘Elde yok, avuçta yok. Bir canım var beyim, o da vatanıma feda olsun!’ diyen dedelerimizi… Askeri dehasıyla savaşın kaderini değiştiren Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal’i… Anadolu’daki İstiklâl ateşini Çanakkale’den tutuşturan kahraman ve binlerce Mehmet, Mustafa, Selâhaddin, Yahya, Yusuf, Seyit, Abdullah, Cevat’ı… Çanakkale’de, ayak tabanları yara içinde, cephesine sedyeyle gitmeye çalışan Balkan Gazisi Hüseyin Çavuştan; günlerdir yarı aç olmasına rağmen, karşılaştığı Avustralyalı askere ne kadar iyi yemek yediğini anlatan Sefer Onbaşıya; yüzlerce askeri şehit olmasına rağmen, düşmana “Tek Bir Kayıp Yok” diye pankart yazıp gösteren subaya kadar… Bu oyunu ben yazmadım. Asıl yazar, Hâki Giyen Adamlar… Ben aktarıyorum sadece. Şan ve şerefle hem de…”

Bu ülkenin gençlerine tiyatro yapacaklara ya da tarihimizi hurafelerden arınmış olarak anlatacaklara https://youtu.be/uN2Og0uwIes linkindeki tanıtım videosunu izlemelerini öneririm.