Kapris

Bir alışveriş merkezi…
Günün öğle saatlerinde yiyecek katına doluşmuş insanlar açlıklarını giderebilmenin telaşı içindeler…
Üniversite çağlarındaki genç kızın yaşına uygun bedeni; uzun düz siyah saçlar, siyah kaşlar, siyah kirpikler, kahverengi gözler; mini eteğin altından başlayarak kahverengi çizmelerinin içine kadar uzanan ince siyah bir çorap…
Masanı üstüne bırakılmış üç adetli gül demeti…
Yalnız başına oturan genç kız sağ bacağını sol bacağının üstüne atmış, derin dertlerin içine düşmüşçesine kahverengi çizmesini titretmekte, sağ elini çenesine dayamış, kimselerle göz göze gelemeyeceği bir boşluğa derinlemesine bakıyor. Sevgilisini beklemekten bunaldığını gösteren bir hava yaratmış olsa da, masanın üstündeki güllerden, beklediği sevgilisinin çok geçmeden geriye döneceği ortada…
Birkaç dakika sonra elindeki yiyecek tepsisiyle sevgilisinin gelişine tanık olduğu halde bakışlarındaki huzursuzluk devam ediyor. Genç kızla aynı yaşlardaki sevgilisi masaya oturur oturmaz huzursuzluğun bir parçası haline dönüşüyor; elindeki tepsiyi çekingence masaya bırakıyor, genç kıza kolasını uzatıyor, kendi hamburger menüsünü çekingen lokmalarla yemeğe başlıyor; hızlı servis bir tavuk burger…
Ortalık buz kesiyor…
Kızın kolasındaki buz parçacıklarının duruma etkisi olabilir mi ki?
Bir süre konuşmuyorlar, erkek patates dilimlerini ketçapa batırarak yerken, kız kolasından aldığı küçük yudumlarla ayağını titretmeyi sürdürüyor…
Erkek laf olsun diye söylediği anlaşılan bir sözü ortaya atıyor, kız söyleneni umursamadığını iyice belli ettikten sonra yalancı bir gülümsemeyle erkeğe dönüyor, saçlarını eliyle düzeltiyor, erkek daha fazla devam etmenin kendisini zor bir duruma düşüreceğinin farkına vararak, lafı fazla uzatmadan kızın elini tutuyor; kağıttan tasarlanmış kola bardağından farksız eli, cansız ve soğuk…
Diğer eliyle ketçapa banarak tüketmeye çalıştığı patates parçacıkları erkeğin boğazında birikmeye başlıyor, zorunlu olarak kızın elini bırakıyor, kola bardağına uzanıyor, incecik pipetin içinden emerek tükettiği kola yudumları bir parça olsun rahatlamasına yardımcı oluyor. Bu özgüvenin verdiği cesaretle yeni bir konuyu ortaya atıyor. Kız az önceki yalancı gülümsemesiyle erkeğe yeniden döndüğünde önceki başarısızlığın yeniden yaşanılacağını anlayarak başını önüne eğiyor…
Erkek dört beş kez daha şansını deniyor…
Kızda taviz yok…
Kız tuvalete gidiyor, erkek kızın görüntüsünden çıkışıyla cep telefonuna sarılıyor, süklüm püklüm halinin yerini alan neşeli gülümsemesiyle telefonun öteki ucundakine bir şeyler söylüyor, kızın dönüşüyle yüzündeki gülümseme donuklaşıyor, kız yeniden sağ bacağını sol bacağının üstüne atarak kahverengi çizmesini titretmeye başlıyor, kolasından bir yudum alarak sevgilisinin telefon görüşmesini dinlemiyormuş gibi yapıyor, uzayan telefon görüşmesi özgüvenini yaralamışçasına kolasının plastik kapağını açarak kocaman yudum daha alıyor…
Telefon görüşmesiyle ilgili yeniden başlayan konuya tepkisiz kalmak istemeyen genç kız, her ne kadar samimiyetsizliğini ortaya koyan gülümsemesiyle tepki gösterse de erkeğin sözlerini karşılıksız bırakma niyetinde değil; en azından onun gibi düşünmediğini anlatan kelimelerle konuşmaya katılıyor; bu arada sonuna ulaştığı anlaşılan kolasından son bir yudum daha alıyor; erkek kendi haklılığını kanıtlamaya çalışırcasına açıklamalarını sürdürüyor; genç kız hala onunla aynı düşüncede değil; erkek yeni bir açıklamayla direniyor…
Kendini konuşmanın atmosferine bırakan genç kızın kahverengi çizmesi eskisi gibi titremiyor…
Bu kez de erkeğin tabanlarını yere yapıştırdığı spor ayakkabıları titremeye başlıyor…
Genç kız kola bardağının dibindeki buzları eritebilmek için bardağını çalkalıyor, buzun erimesine zaman tanımadan küçük yudumlar alarak konuşmasını sürdürüyor…
Erkek yüzünde beliren gülümsemeden konuştukları konunun kolay kolay sona ermeyeceği anlaşılmakta…
Kola bardağının dibinde iyice ufalmış buz parçacıkları…
Çok geçmeden bütün buzla eriyor…