Karavan Zamanı

Geçen yılın yazıları Lykia Yolu’nda yaptığımız yürüyüşlerle ilgili olmuştu. Sırt çantasıyla doğada olmanın, çadır kurmanın, kamp yapmanın keyfini kalemimin yettiğince anlatmaya çalışmıştım. Bu yaz doğada olmanın başka bir yolunu yazacağım gibi görünüyor.

Bir yerleri merak etme, oralara gitme, gezip görme isteği çoğumuzda aynıdır. Her fırsatta yaşadığımız bölgenin dışına çıkmayı, gitmediğimiz yerlere gitmeyi, görmediğimiz yerleri görmeyi arzularız. Her yıl gitmeyi istediğimiz yerlere yenileri eklenir. Hayaller güzeldir ama ya gerçekler? Çok istesek de hayalini kurduğumuz tatiller genellikle sonraki yıllara ertelenir. Bazen işlerimizin yoğunluğundan yerimizden kıpırdayamayız, bazen zamanlamasını denk getiremeyiz, tatilde yapılacak harcamalar da çoğu zaman sorun olur zaten…

Şehirlerdeki yaşamlarından bunalarak ‘Doğaya dönmek istiyorum,’ sözünü dillendiren insanlarla çok sık karşılaşıyorsunuzdur. Pandemi kısıtlamaları doğayla iç içe yaşamayı isteyenlerin sayısını daha da çoğalttı. Belki şehirlerde sıkışıp kalmaktan bıkanlardan biri de sizsiniz. Her fırsatta şehirden uzaklaşmanın, şehirdeki keşmekeşliğin dışına kendinizi atmanın hayallerini kuruyorsunuz.

Son yılların alternatif tatil seçenekleri arasında, çantasını sırtına alarak doğaya çıkamayanlar, arabasını sırt çantasına, yani karavana dönüştürerek doğada olmanın keyfini yaşamaya başladı. Bir oda genişliğindeki evini sırtına alan pek çok insan, özgürlük duygusu içinde, kimi zaman bir gölün kenarında, kimi zaman bir dağın tepesinde, kimi zaman da bir ağacın altında ‘Tam burası işte!’ diyerek kimsenin görmediği güzellikleri keşfedebiliyor.

Biz de doğada olmanın özlemini özgürce giderebilmek için yapımına aylarımızı ayırdığımız karavanla yollara koyulduk. Bir başka yazımızda karavan yapımıyla ilgili deneyimlerimizi de paylaşırım. Bu yazıyı teknik ayrıntıların uzağında tutarak hayallerimizin peşinden gitmeye devam edelim. Her geceyi başka bir koyda geçirerek Beldibi’nden Kaş’a doğru ulaşmayı hedeflemiştik. Çiçeği burnunda karavancılardan olduğumuzdan bütünüyle programımızın dışına çıktık. İlk şaşkınlığımızı Beldibi’ndeki sahil düzenlemesi nedeniyle yaşadık. İnşaat sahasının yakınlarında gecelemek istemedik. Geriye kalan sahil şeridi otellerin kontrolünde olduğundan yanına yaklaşmak bile mümkün olmadı. Beldibi’nden sonra Göynük de aynı gerekçelerle geride kaldı. İlk gecemizi Kındıl Çeşmesi’nin yakınındaki belediye plajında geçirdik. İkinci gecemiz ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geçen yıl yaptığı Çamyuva Halk Plajı’nın bitişiğindeki karavan kampingde geçti. Bir geceliğine uğramıştık ama bizi bekleyen birbirinden güzel koyları sonraki seyahatimize bırakarak tatilimizin tamamını Çamyuva’da geçirdik.

Bir haftalık deneyimin sonrasında “Karavan yaşamı nasılmış?” diyenlere “Ne zaman ve nereye gideceğine, nerede ve ne kadar kalacağına kendinin özgürce karar verebildiği bir yaşam tarzıymış,” diyebilirim.

Bir karavan macerası yaşamanın kolay olmadığını başından bilmek gerekiyor. En uygun ve güvenli konumu bulabilmek, duş ve tuvalet gibi zorunlu ihtiyaçları sıkıntı yaşamadan karşılayabilmek, insanlardan ya da doğa koşullarından kaynaklanan tehlikelerin uzağında zaman geçirebilmek gerçekten de kolay değil. Az kıyafet ve daha az eşyayla küçük hacimlerde minimal yaşamasını öğrenmek gerekiyor. Bu da daha az su ve az elektrik kullanımı demek! Tüm zorlukları aşanların ödülü ise paha biçilemeyecek bir özgürlük duygusu oluyor.

Denemeye değer yani…