Meddah deyince

Bir erkek oyuncu gelir aklımıza; açık ya da kapalı bir mekanda olduğunu umursamadan, omzunda mendili ve elinde sopasıyla kalabalığın karşısına çıkar; akıcı konuşması, nükteli sözleri, taklit becerisi, doğaçlama yeteneği, yeri geldiğinde şarkılar söyleyişi, kültürel ve sanatsal birikimi, saymakla bitmez meddahın meziyetleri…
Tek dekoru oturduğu sandalyedir ama izleyenleri mekandan mekana sürükler. Tek kostümü geleneksel kıyafeti olduğu halde kahramanlarının giydikleri gözünüzün önünde canlanıverir. Zamana ve mekana hakimdir. İç içe geçmiş Osmanlı dönemlerinden kalma hikayelerinin büyüsüne kapılır gidersiniz; değişik anlatım becerileriyle izleyenlerin nabzını tutmayı bilir; hem yazarı hem de yönetmenidir güçlü hafızasında sakladıklarının…
Türk tiyatrosunun anlatı geleneğinden çağdaş tiyatroya uzanan “Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” oyunu da keyifli bir meddah hikayesi; tabi ki Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş farkıyla…
İki değerli tiyatro insanıyla AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nde birlikte okumuştuk. Onlar yüksek lisans ve doktora eğitimlerini de bölümümüzde tamamladı. Çeşitli tiyatrolarda oyuncu ya da yönetmen olarak görev aldılar. Başarılı oyunculuklarını televizyona ve sinemaya taşıdılar. Senaryolar yazdılar. Çevirmenlik yaptılar. Bir süre de Anadolu Üniversitesi, Devlet Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştılar. Özel tiyatrolardaki deneyimlerini ve akademik kariyerlerini, 2000 yılından beridir, kurucusu oldukları Tiyatrotem’in sahnesinden paylaşıyorlar. Araştırmacı tiyatro kimliklerini korumaya özen gösteriyorlar. Seyirciyi seyirliğin içine katmayı ve sahne üstündeki deneyimlerine ortak etmeyi önemsiyorlar. Çağdaş ve geleneksel tiyatro teknikleriyle harmanlanan, dramatik tiyatroyu da yadsımayan Tiyatrotem’in çizgisinde, ‘tiyatronun tiyatrosunu yapmak’ gibi bir yaklaşım var.
“Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” oyununa dönecek olursak…
Eski bir köçek olan Baba Nazlı ile çırağı Can İbo Şah arasında yaşanan, yakıcı ve tutkulu aşkın hikâyesi, Reşat Ekrem Koçu’nun kitaplarından harmanlanmış. Doğan Kitap’ın katkılarıyla hazırlanan oyunun, metin derleme ve dramaturgi çalışması Tiyatrotem tarafından yapılmış. Dekor-kostüm tasarım ve uygulama Hilal Polat’a, ışık tasarım ve uygulama Utku Kara’ya, görsel iletişim tasarımı Behiç Alp Aytekin’e ait.
Tek anlatıcılı meddah hikayelerine alışkınız ama “Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” oyununda alışılmışın dışında iki anlatıcıyı (Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş) karşımıza buluyoruz. Hep yaptıkları gibi farklı anlatı düzlemleri kullanmaktan çekinmemişler. İki ucundan tuttukları mendilin içindeki tutkulu aşkın hikâyesini anlatmanın hevesindeler. Sahne içinde sahne açarak, rol içinde role girerek “oyunsu” olanın peşinde koşuyorlar.
“Can İbo Şah’ın gözyaşlarıyla masumlaşan ve bir kat daha güzelleşen yüzüne baktı, köçek olmak için yaratılmış vücudunu çırılçıplak seyretti. Mendiliyle alnında biriken terleri sildi. İşte o anda Baba Nazlı’nın sol böğründe baş gösteren ateş afeti bir gece önce çıkan yangından çok daha sarsıcıydı; adeta bir afet-i azam idi…”
Bu büyük aşkın hikayesine Paşa kızı Gülbeyaz, arabacı Deli Veysel, güngörmez padişahının oğlu Abdi Bey, şair ve hattat Bal Mehmet Çelebi, güvercin topuklu Zerefşan, şahin başlı Zehir Ali’nin ve daha başkalarının hikâyeleri de dahil oluyor. Kimi zaman anlatıcıların yarattığı yanılsamaya kendinizi kaptırıyorsunuz, kimi zaman da akıp giden yanılsamanın dışına itiliyorsunuz. Bir takım hikâyelerle dolup taşan mendilin nereden yola çıktığı ve anlatıcılara nasıl ulaştığı ise bizden sonra izleyeceklere sürpriz olsun.
Pek fazla belleklerinizde yeri var mı bilmiyorum ama tarihi sevdiren adam olarak bilenen Reşat Ekrem Koçu (1905-1975) Osmanlı döneminin İstanbul’unu, gözlerimizde canlandırmayı başaran özel bir yazardır. Çok sayıda roman, hikaye, fıkra ve inceleme yazmıştır. Yazarın ‘G’ harfine kadar tamamlayabildiği İstanbul ansiklopedisi kült kitaplardan birine dönüşmüştür. Türk dilinin lezzetini eserlerine taşıyan ve meddah defterlerinden derlediği hikâyeleri kendine has biçimleyen Reşat Ekrem Koçu, Doğan Hızlan’ın tanımıyla “Osmanlı’nın Masalcı Amcası” olmuştur.
İlber Ortaylı da “Üstadın romanları bizim bildiğimiz roman değildir, daha çok çeşni kazanmış bir vakayiname, hayat boyu okuyup hatmettiği Tayyarzade, Hançerli Hanım tipindeki 18. asır halk hikayelerinin getirdiği bir üslup hakimdir. İşte cılız tarihi roman edebiyatımızda, üstadı özgün ve lezzetli kılan niteliği de budur,” diye anlatıyor Reşat Ekrem Koçu’yu…
Bu projenin başka ilginç tarafı ise Ordu Üniversitesi, Tiyatro Anasanat Dalı, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğretim görevlisi Züleyha Çubuk’un doktora tezine konu olması. “Aşk, Ayrılık ve Başka Şeyler” oyununun filizlendiği günden prömiyere kadar bütün aşamalar, antropolojik bir yaklaşımla belgelenmiş.