Moda Sahnesi’nde “Babamı Kim Öldürdü”

Son yüzyıllara egemen dünya düzeninin adı kapitalizm…

En basit tarafından, feodalizmin sonunu getiren sanayi devrimi sonrasında İngiltere’den Avrupa’ya yayılan sermaye hareketinin, serbest piyasa ekonomisinde, yoluna çıkanları acımasızca ezip geçebilme hakkını kendinde görmesi. Tüm dünyayı egemenliği altına alan kapitalist sistem, pastanın tamamına gözünü dikmiş; emeğin acımasızca sömürülmesi, paylaşımda adaletsizlik, açlık sınırının altındaki yaşamlar, ezilen sınıflar, umursanmayan insan hakları, çarpık kentleşme, köksüzleşme, yalnızlaşma, yabancılaşma, çürümüş inançlar, çevre kirliliği, doğa katliamı, sağlıksız yaşam koşulları, kronik hastalıklar, depresyonlar, antidepresanlar, Covit-19 küresel salgınını çağıran kokuşmuşluk, vs…

Hiç gelişmemiş ya da gelişmekte olan toplumların iliğini kemiğini egemenler sömürürken, gelişmiş toplumların refah içindeki yaşamları ise uzaktan bakanların hayranlık ve hatta kıskançlık duygularını tetiklemekte.

Gelişmiş toplumların ulaştığı refah seviyesi, kapitalizmin doymak bilmeyen yüzünü gizleyen bir yanılsama mıydı?

Ya da küreselleşen sermayenin vatanı, milleti, dini, imanı olmadığı gerçeğini anlamakta yeterince gecikilmemiş miydi?

Sarı yelekli Fransızlar, 17 Kasım 2018 tarihinde Emmanuel Macron hükümetinin akaryakıt zamlarını protesto etmek amacıyla Paris’te polisle karşı karşıya geldi. Hiçbir sendika ya da siyasi yapılanmayla ilişkisi olmayan sarı yeleklilerin eylemleri yüzbinlerce Fransız’ı sokaklara dökmüştü. Sosyal medya üzerinden organize olarak Fransa’nın olağan akışını aksatan gösteriler yapmaya başladılar. Güvenlik nedeniyle arabalarda bulunması gereken fosforlu sarı yeleklerin, arabaların ön camına konulması eylemlere destek anlamına geliyordu. Fransızların %70’i eylemcileri destekliyordu.

İlk haftalarda kapitalist sistemin dinamikleriyle oynamak istemeyen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geri adım atmaya yanaşmadı. Sarı yeleklilerin direnişi ise yoksulluğun protestosuna dönüştü. Alım gücünün düşmesini protesto etmek için sokağa dökülenler, her şeyden önce egemenler tarafından dinlenmedikleri için öfkeliydi. Şiddete dönüşen eylemler akaryakıta getirilen vergileri iptal ettirdi. Vergi sistemindeki düzenlemeler Fransızların sırtındaki vergi yükünü hafifletti. Diğer mali teşviklerle de sarı yeleklilerin öfkesini şimdilik dizginlemiş gibiler.

Özel mülkiyetin üretim araçlarını elinde bulunan kapitalizm, dünyanın neresinde olursa olsun işçi-emekçi sınıfını acımasızca sömürüyor. Bu güce sırtını yaslayan siyasetçiler de ezilenlerin haklarını giderek daha fazla umursamaz oluyor. Siyasilerin kararları egemenlerin yaşamını etkilemezken, yoksulluk sınırında yaşayanlar için ölüm kalım mücadelesine dönüşüyor.

Bu süreci babasının yaşamı üstünden gözlemleyen Fransız yazar Édouard Louis “Babamı Kim Öldürdü” adındaki otobiyografik sayılabilecek romanında, sarı yeleklileri sokaklara iten nedenleri etkileyici biçimde anlatmış: Yazarın babası taşranın ataerkil yapısında büyümüştür. Yoksulluk içindeki yaşamı şiddet ve zorbalık hikâyeleriyle doludur. Kendi akranları gibi eğitimini yarıda bırakarak fabrikada ömrünü tüketir. Sert davranıp sessiz kalarak otoritesini korumaya çalışan baba ile eşcinselliğe eğilimli oğlunun ilişkisi üstünden toplumun yıkıcı etkilerine tanıklık yaparız. Bir taşra erkeği gibi davranmayan oğluyla ilgili dedikoduları sineye çekemediği gibi oğlunun siyasetçileri eleştiren söylemlerine de tahammülü yoktur. Bir fabrika işçisi olarak yaşamını sürdüren babası, geçirdiği iş kazası sonrasında ciddi şekilde yaralandığı halde Fransa Hükümeti’nin sermayeyi koruyan politikaları nedeniyle ezilmeye devam eder. Yolun sonunda sömürü düzeninin gerçeğini kavrayan babanın davranışları değişmiş, utanç duyduğu oğlunun cinsel tercihlerini kabullenmeye başlamıştır ama iş işten de geçmiştir artık…

Yeni sezona “Babamı Kim Öldürdü” oyunuyla başlayan Moda Sahnesi, tiyatronun hasrete dönüştüğü dönemde, sahneden naklen yayınladığı tiyatro oyunlarıyla Covit-19 küresel salgınına direnmeyi sürdürüyor. Genç yazar Édouard Louis’in romanından tiyatroya uyarlanan oyunun çevirisini Ayberk Erkay yapmış. Tek kişilik tiyatro oyununu Moda Sahnesi’nin deneyimli yönetmeni Kemal Aydoğan yönetmiş ve başarılı oyunculuğuna defalarca tanıklık yaptığımız Onur Ünlü oynamış. Dengin Ceyhan müziklerini, Cansu Aslan sahne tasarımını, Fidel Kılıç görsel tasarımı ve İrfan Varlı da ışık tasarımı gerçekleştirmiş.

Moda Sahnesi’nin canlı yayınların birinde “Babamı Kim Öldürdü” oyununu keyifle izlemiştim. Siz de dünyanın neresinde olursanız olun, 28 Şubat’taki sahneden canlı yayınlanacak gösteriyi kaçırmayın.