Pataralı Apollon

Laf lafı açıp, lafın arasına ‘Tanrı Apollon’ eklendiğinde, gözlerimizin önüne Olympos tanrılarından yakışıklı bir erkeğin görüntüsü gelir; çoğu zaman başında defne yapraklarından yapılmış çelenk, bazen elinde sanatın tanrısı olduğunu anlatan lir ya da Kitharabazen de savaşçı kişiliğini vurgulayan ok ya da yay… 

Ege mitolojisinde Zeus, Olympos tanrılarının başındaki tanrıdır. Bir zamanlar titanların başındaki babası Kronos’a meydan okumuş, titan soylu amcalarının ve kardeşlerinin desteğiyle titanların tanrılığına son vermiştir. Eski titan tanrıların yerine ‘Dağların Zirvesi’ anlamına gelen Olympos’ta, kardeşleri, eşleri ve çocuklarından oluşan yeni bir tanrılık düzenini kurmuştur. 

Ana Tanrıça Kybele’nin özelliklerini taşıyan Tanrıça Leto’nun da mitolojideki yeri şöyledir: Baş Tanrı Zeus’un titan amcakızı olarak karşımıza çıkan Tanrıça Leto, bulutları devşiren Tanrı Zeus’la yaşadığı ilişkiden hamile kalır. İkiz tanrılar olarak anılan ‘vahşi doğadaki bütün canlıların koruyucusu’ olarak kabul edilen Tanrıça Artemis ile ‘müziğin, sanatın ve şiirin tanrısı’ Apollon’u doğurur. İlk olarak dünyaya getirdiği Tanrıça Artemis, ikiz kardeşinin doğumu sırasında annesine yardım edecektir. 

Bu görüntünün içine yerleşmiş olan bir yanılgıyı düzeltmeye ne dersiniz? 

En eski antik kaynaklardan kabul edilen Homeros Destanı’nın M.Ö. 9. yüzyılda yazıldığı varsayılır. Antik dönemin Yunan şehirlerinde yüzyıllar boyunca kutsal kitap olarak değer görmüştür. Bu kitapta ‘ünü uzaklara yayılan’ ve ‘güzel saçlı’ olarak anlatılan Tanrıça Leto’nun nerelerde yaşadığı ve de Baş Tanrı Zeus’la nasıl bir aşk yaşadığı bilinmez ama Kehanet Tanrısı Apollon’un Lykialı olduğu net olarak vurgulanır.  

Arkeoloji dünyasının ortaya çıkardığı buluntularla Ana Tanrıça Leto ve ikiz çocuklarının Anadolu tanrısı olduğu kesinleşmiş haldedir. Tanrı Apollon Lykia soyunun başkenti Patara’da doğmuştur. Onun adına kurulan kehanet ocakları vesilesiyle Anadolu’nun dışında da tapınım gören tanrıların arasında yerini alır. Ege Adaları’nda da sevilip sayıldığı, öncelikli olarak Delos’da, daha sonra Atina’da kültü yayılarak Delphoi’de tapınaklarının olduğunu söylemek gerek. 

Bir başka diyardan tanrıların dağı Olympos’a geldiği ve diğer tanrılardan ayrıcalıklı olduğu da Homeros’un dizelerinden hissedilir: 

“… Titrer tanrılar tepeden tırnağa  

Zeus’un sarayında o bir yürüdü mü,  

yaklaşıp parlak yayını bir gerdi mi o,  

bütün tanrılar fırlar ayağa…” 

Okçu Tanrı olarak da Homeros destanında övgüler düzülen Apollon, ok kullanmaktaki becerileriyle bilinen Anadolu savaşçılarının özelliklerini de ikiz kardeşi Artemis’le birlikte taşımaktadır aslında… 

Apollon’nun Anadolu tanrısı olduğunu anlatan başka bir ayrıntıyı da Troia Savaşı’nda Olympos tanrıların hangi tarafı tuttuğunu vurgulayan satırlarda görürüz.  Akha Helenleri’nin savaşı kazanmasını isteyen Hera, Athena, Hermes’in karşısında Troialıların tarafında Leto, Apollon, Artemis ve Aphrodite!  

İsa’dan beş yüzyıl önce Ege’nin batı kıyılarında yaşayan Helenler Pataralı Tanrı Apollon’u yere göğe sığdıramaz. Tanrıların onuruna söylenen hymnos şarkılarında ve tiyatro oyunlarında işleyerek, uygarlığın Anadolu’daki doğuşuna tanıklık eden Apollon’u kendi kültürlerine devşirmek için ellerinden geleni yaparlar. 

O dönemlerin gerçeği içinde Lykialı Apollon’u Helenlerin tanrısı olarak görmek doğal gibi görünebilir ama günümüzde de öyle mi olmalı?  

Somut olmayan kültürel miraslarımızın arasında bulunması gereken Ana Tanrıça Leto ve çocuklarına sahip çıkmamız gerekmez mi?  

Bu pencereden Pataralı Apollon’a Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkilileri nasıl bakıyor acaba?  

Bir Yunanlı komşumuzla sohbetimizde, laf lafı açıp, lafın arasına ‘Tanrı Apollon’ eklendiğinde ‘O tanrı Pataralı bir Lykia tanrısı,’ diyebilmek için burada yazanları unutmayın lütfen…