Sokrates’in Son Gecesi

Türk tiyatrosunun önemli oyuncularından ve seslendirme sanatçılarından Mehmet Atay’a “TİYARO ÜÇARTIBİR” ve mart ayında seyircisiyle buluşan “SOKRATES’İN SON GECESİ” oyunu hakkında sorular sorduk. İlk duraktan tiyatro yolculuğuna çıkmadıklarını ama tiyatro sanatı için “her oyun yeni bir atölyedir” düsturunu da unutmadan seyahatini en önde oturan bir yolcu olarak sürdüren Mehmet Atay’ın sözlerine kulak verelim.

TİYATRO ÜÇARTIBİR KİMDİR?
Tiyatro Üçartbir yeni bir yeni bir teşebbüs ama kadrosu yıllardır Devlet Tiyatrolarında onlarca oyunda çalışmış deneyimli oyunculardan oluşuyor. Şimdilik üç kişiden oluşan çekirdek bir kadro. Hem tiyatro sanatı açısından, hem de ülke ve dünya gündemini taşıyor olmasından dolayı iddialı bir oyun. Tiyatromuzu üç art bir olarak tanımlamamız için bir çok neden var. Hiçbir sponsorumuz ve devlet desteğimiz olmadan üç art bir olarak tanımlanan bir apartman dairesinin yüzölçümü bir alanda başladık işe. Tiyatronun adına yansıyan “artı bir” ise çocukluğundan beri bir tiyatro sevdalısı olan sevgili oğlum Çağrıl Atay. Şu anda tiyatromuzun reji asistanlığından, suflörlüğüne, dekoratörlüğünden, koordinatörlük hizmetlerine kadar herşey tek başına yürütüyor. Yakında seyircinin karşısına bir oyuncu olarak çıktığında diğerlerinde de vazgeçmek istemeyecek kadar çok seviyor tiyatroyu. “Üç” ise geride kalan deneyimli üç oyuncuyu temsil ediyor. Ve kadroya bakınca üç erkek ve bir kadın görüyoruz. Yani başlangıç olarak. İleride, yeni oyunlar, yeni oyuncular kazandıracak kadromuza. Ne yazık ki, şu anda oyunlarımızı sergileyebileceğimiz yerleşik bir sahnemiz yok. Ama seyircimizin desteğiyle bunu başaracağız.

NİÇİN “SOKRATES’İN SON GECESİ”?
Bir oyuncu olarak “Sokrates’in Son Gecesi” oyununu daha birkaç yıl önce okuma fırsatını buldum. O gözle baktığımda karşımda kotarılması zor meşakkatli iki rol kalmıştı aklımda: Sokrates ve Gardiyan. İkisi de beni uğraştıracak rollerdi ve beni önce bu yönleriyle çekmişlerdi. O zaman bir yönetmenle oyuncu olarak çalışmadım ama bugün itibariye işimi daha da zorlaştırıp hem yönetmen hem de oyuncu olarak yüklendim oyunu. Ve iki deneyimli oyuncunun desteğiyle zor bir işi başardık sanıyorum. Oktay Dal ve Hülya Dizmen oyun için gerçekten büyük bir şans oldular.

OYUN NE ANLATIYOR?
Biz soruyu böyle sormak istemiyoruz. Şöyle sormak daha doğru bir yaklaşım olur; oyun neyi tartışıyor? En azından bu oyun için. Gelişmiş kabul ettiğimiz ve beynelmilel kavramlarda, bizim için örnek oluşturan ülke toplumlarının artık tartışmaya gerek görmediği kavramları, biz daha önceki yıllara göre son 10-15 yıllık süreçte daha fazla tartışır olduk. Demokrasi, monarşi, insan hakları, kadın hakları, ifade özgürlükleri gibi. Ne yazık ki bunlar siyasi düzlemde yalnızca demagojik bir malzeme olarak kalıyor. Özellikle siyasi sorumlular çok tekrar ettikleri bu kavramların yönettikleri topluma ne kazandırabilecekleri üzerinde gerçekten düşündükleri kanaatini uyandırmıyorlar. Üstelik aksini kanıtlayacak bir sürü de uygulama varken. İşte “Sokrates’in Son Gecesi” Antik Yunan’dan beri hiç değişmeyen gündeme, özellikle de ülkemizin gündemine bir bomba gibi düşüyor. Üstelik “kendi söylemini bile acımasızca eleştirerek. Bize kendi felsefi komiğiyle çoğunlukçulukla, çoğulculuk kavramlarını tartıştırıyor. Seyirci en azından birkaç milenyumdur düşünen insan için tartışılanın değişmediğine tanıklık edecek.

HEDEFİNİZ NEDİR?
Repertuarımızı “Sokrates’in Son Gecesi” gibi butik projelerle sürdürmeye devam edeceğiz. Şimdiden kesin olmamakla birlikte birçok oyunu masaya yatırmış durumdayız. Önümüzdeki sezona doğru bir seçim yapmış olacağız sanırım. Ana hedeflerimizden biri de yerleşik bir sahneye kavuşmak.