Tamamen doluyuz

Tek kişilik oyunlara, tiyatronun olmazsa olmazı sayılan ‘iki oyuncu-bir seyirci’ alışkanlığının dışına çıkıldığı için temkinli yaklaşılır. İkinci oyuncu olmadığından tiyatronun temel unsurlarından olan diyalog gerçekleşmez. Diyaloğun olmadığı yerde çatışma da yok sayılır. Ya Türk tiyatrosunun meddah geleneğinin üstadı sayılan Kavuklu Hamdi’den Cem Yılmaz’a uzanan ustalıklı anlatım becerileriyle derdinizi ortaya dökeceksiniz ya da ikinci oyuncuyu günümüz teknolojilerinin velinimetlerinden faydalanarak dolaylı olarak sahneye taşıyacaksınız.
Yüz yıla yaklaşan zaman diliminde, evdeki ya da işyerindeki telefonlar, başı sıkışan yazarların yardımına yetişiyordu. Son on yılın oyunlarında da akıllı cep telefonları tiyatro sahnelerindeki yerini aldı. Çok sık görsel efektlerle karşılaşmaya başladık. Sinemada oyuncunun yerini almaya başlayan teknoloji, yakın gelecekte tiyatro sahnesine de taşınacaktır.
Bu yazımız telefondaki sesleriyle tanıdığımız karakterlerin başrole oturduğu ‘Tamamen Doluyuz’ oyunuyla ilgili olacak. Siz oyunun afişinde ‘Tamamen Doluyuz’ yazdığına takılmadan, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Becky Mode’nin yazdığı, Lale Eren Dalsar’ın çavirisini yaptığı, Elif Erdal’ın sahneye taşıdığı ve Efe Erkekli’nin onlarca ünlü sesin arasında ‘one man show’ tarzındaki oyununu boş bir koltuk bulduğunuzda kaçırmayın derim.
Şu anda New York’da yaşayan oyunun yazarı Becky Mode adını çoğunuzun duyduğunu sanmıyorum. Washington DC’de büyüyen, Wesleyan Üniversitesi’nde Tiyatro ve Amerikan Tarihi eğitimi alan Becky Mode, yazarlığa başlamadan önce oyunculuk yapmış. İleri düzeyde tiyatro eğitimi için de Harvard’da Amerikan Repertory Theatre Institute’de eğitimine devam etmiş. İz bırakan televizyon dizilerinden ‘Cosby’ projesinin kadrolu yazarlarından birisiymiş. NBC TV dizilerinin çoğunda yazar olarak çalışmış. Four Star, A Gifted Man, Smash, The Playboy Club yazdığı popüler dizilerden bazıları…
İlk yazdığı ‘Tamamen Doluyuz’ adındaki tiyatro oyunu 1999 yılında Broadway’de sahnelenmiş ve Time Magazin tarafından 2000 yılının en iyi on oyunu listesinde yer almış. 2001 yılında da Amerika’da en çok sahnelenen on oyun arasındaymış. Baş döndürücü yükselişin nedeni tiyatro oyununun derinlemesine yazılmış bir başyapıt olmasından mı? Pek öyle söylenemez. Becky Mode’un başarısı Broadway seyircisine keyifli zaman geçirmelerini sağlayacak tiyatro oyunu yazmasında kaynaklanıyor. Bu da Broadway gibi arenada kolay elde edilebilecek başarılardan değil.
Tek oyun karakterimiz Sam, tiyatro okulundan mezun olmuştur. Bir yandan oyunculuk seçmelerinde kendini kanıtlamaya çalışmakta, diğer taraftan da yaşamını sürdürebilmek için New York’un seçkin ve trend restoranlarının birinde rezervasyon görevlisi olarak çalışmaktadır. Noel tatili arifesinde işler iyice yoğunlaşmıştır. İş arkadaşı başka yerlerde çalışmak hayaliyle yalanlar söyleyerek mesaiye gelmemiştir. Noel tatilini yanında geçirmesini isteyen babası tatlı bir baskı yapmaktadır. Bir türlü oyunculuk seçmeleriyle ilgili beklediği olumlu haber de gelmemiştir. Bu ortamda mesaiye başlayan, ne yemek ne de tuvalet molası verebilecek zamanı bulamayan Sam’in çalışma gününe tanık oluruz. Ardı arkası kesilmeyen müşteri telefonlarının arasına sıkışan kahramanımız, müşterilerin dertleriyle uğraştığı yetmezmiş gibi, lokantanın birbirinden marjinal çalışanlarına ve acımasızca davranan patronun saçma sapan isteklerine de çözüm üretmek zorundadır. Aynı zamanda aile ilişkilerini ve arkadaşlıklarını araya sıkıştırır. En önemsediği oyunculukla ilgili beklediği haberin de peşini bırakmaz.
Çok parası olanların, ünlülerin, makam sahibi olanların ve hatta karanlık işleriyle popülerlik kazananların yaşadığı New York’un Modern Epiküryen kültürünü mizah malzemesine dönüştüren Becky Mode, moleküler gastronominin görünen yüzüyle dalgasını geçmekten çekinmez; aralıksız olarak telefonla arayanlar, telefonu kapatmadan bekleyenler, istediği tarihe rezervasyon yaptırmak için numaralar çevirenler, mantıksız istekler, sosyetik kaprisler, birbirinden ilginç çeşitli tiplemeler…
Seçkin müşterilerin lokantadaki yemekten alacağı haz nedeniyle aydınlatmanın yoğunluğuyla ilgili isteklerde bile bulunduklarını anlatan yazar, tuvaletin tıkanmasına neden olacak kadar içine ettiklerini vurgulamaktan da çekinmiyor.
Bir pazarlama tekniği olan ‘Tamamen Doluyuz’ cümlesi oyunun adına dönüşmüş. Bu cümlenin diğer kullanım amacı da “Lokantanın müşteri profiline uymayan alt kültürün sıradan insanlarına ayıracak masamız yok,” demek anlamına geliyor.
Çok daha önemli olan ise moleküler gastronominin görünmeyen yüzünü sahneye taşıyan yazar, ‘Tamamen Doluyuz’ cümlesini, izbe ve salaş bodrum katında rezervasyon görevlisi olarak çalışan ve gelecekte çalıştığı lokantanın müşterisi olamayacak Sam gibi alt kültür temsilcisine söyletiyor.
Tüm oyun boyunca süregelen telefon trafiği arasında geleceğin büyük oyuncularından birisi olmanın hayaliyle yaşayan Sam’in, takıntıya dönüşmüş korkuları ve kaygıları arasında, dokunaklı yaşamına da tanıklık ediyoruz. Zor tiyatro oyunlarından birisi olmadığı için ara vermeden oynanan bir buçuk saatlik oyundan eğlenerek çıkmak yeterli. Sam gibi bir karakteri oyun boyunca sırtında taşmak hiçbir oyuncu için kolay bir yük değil. Tüm sempatisi ve alçak gönüllüğüyle Efe Erkekli canlandırdığı rolün hakkını fazlasıyla veriyor. Bu oyuna sesleriyle katkı veren birbirinden değerli sanatçılarımıza özel bir alkış gönderiyorum.
Bir de çoğumuzun günlük yaşamında yaptığı gibi, restoran ya da başka bir sektörün müşteri hizmetlerinde çalışan kişilerle iletişime geçerken, karşımızdakinin Sam gibi birisi olabileceği empatisini kurmamıza vesile olursa, tiyatroya gitmenin binlerce yıllık amacı sayılan eğitim işlevi de gerçekleşmiş olur.