Uyduruk Mitosların Tiyatrosu

Tiyatronun doğum sancılarını MÖ VI. yüzyılın ortalarında Atina’da başlamış. İlk tiran olarak Atina tarihine geçen Peisistratos’un oyunculuk yeteneği de Atina Tiyatrosu’nun doğumuna vesile olmuş diyelim. Bu bir tiyatro oyunu falan değil; tiyatronun gerçek doğuş hikayesi…

Birinci Perde: Üç ailenin (Boutadlar’dan Lykurgos, Alkmaionidler’den Megakles ve Peisistratidler’den Peisistratos) siyasal iktidar mücadelesinde, Atina’nın dağlarında, ovalarında ve kıyılarında kaos vardır. Bir savaş kahramanı olarak geçmişte Atinalıların güvenini kazanan Peisistratos, kaosu fırsata dönüştürmenin peşindedir. Kurguladığı entrika doğrultusunda bedeninde yaralar açarak Atina’nın merkezine gelir. Etrafına toplanan kalabalığa düşmanları tarafından öldürülmek istendiği yalanını uydurur. Can güvenliğini sağlamak için Peisistratos’a silahlı korumalar verirler. O da korumaların yardımıyla akrapolü ele geçirerek MÖ 560 yılında Atina’nın başına yönetici olur. Siyasi rakipleri Lykurgos ile Megakles’in ittifakından dolayı Peisistratos’un yalana dayalı iktidarı fazla sürmez.

İkinci Perde: Yapısal uzlaşmazlıklar nedeniyle rakiplerinin ittifakı çabuk dağılır. Güç kaybeden Megakles geleceğe yatırım yapmak niyetiyle rakibi Peisistratos’a yanaşır. Onu kızıyla evlendirerek torununu Atina’nın başına getirmenin hesapları içindedir. Bu evlilik gerçekleşir ama önceki evliliğinden çocukları bulunan Peisistratos’un yeniden baba olmaya niyeti yoktur. Onun derdi Atina kentlerini kendi başına yönetmektir. Tragedya yazarlarını kıskandıracak yeni bir gösteri daha planlamıştır. Evlilik sonrasında Atina’ya haberciler gönderir. Haberi taşıyanlar Tanrıca Athena’nın Peisistratos’u Atina’ya getireceği söylemektedir. Bu inanılmaz haber Atinalıları sokaklara dökmüştür. Halk merak içinde tanrıçanın gelişini beklemektedir. Peisistratos güzeller güzeli bir kıza Tanrıça Athena’nın kıyafetlerini giydirir. Görkemli bir savaş arabasının içinde Atina’ya gireler. Bu tanrıçanın gerçek olduğuna inanan Atinalılar, Peisistratos’a ikinci kez Atina’nın yöneticiliğini teslim eder. Bir torun beklentisi içindeki Megakles’in gözünü iktidara dikmesi, Peisistratos’u kayınpederinden uzaklaştırarak Lykurgos’a yanaştırır. İşler yolunda gitmeyince de MÖ 555 yılında yeniden sürgüne gönderilir.

Üçüncü Perde: On yıldan fazla sürgünde kalan Peisistratos, yasalar çerçevesinde kazanılan iktidarının kalıcı olmayacağını kavramıştır. Yeni bir strateji belirleyerek servetini silahlı askerlere yatırır. Bu silahlı güce Attika dışındaki kentler de para ve asker göndererek dahil olur. Atina’yla savaşan Peisistratos, siyasi entrikalarla yapamadığını silah zoruyla başarmıştır. Atina’yı silahlı güçlerden arındırarak kendinin ‘Tiran’ ilan eder. Zor kullanarak MÖ 547 yılında sahip olduğu iktidar, ölümüne kadar yaklaşık yirmi yıl sürecektir. İki oğlu Peisistratos’un ölümünden sonra da Atina kentlerinde tiranlığın rüzgarını estirir. Birinin öldürülmesi, diğerinin de sürgüne gönderilmesiyle Peisistratidler’in iktidarı son bulur.

Üç perdelik iktidar mücadelesini, tarihin babası Herodot ile tiyatronun kuramcısı Aristotales böyle anlatıyor. Bu kaynakların aktardığına göre Peisistratos’un tiranlığı Atinalı vatandaşlar tarafından başarılı bulunmuştur. Sahipsiz devlet topraklarını köylülere dağıtarak kırsalda yaşayanların merkezlere yığılmasını engeller. Onların gelirinden aldığı %10 vergiyi Atina’nın imarına harcar. Topladığı vergilerle Atinalıların geçmişini ve geleceği yeniden kurgulamaktadır.

Dini değerler üstünden kurguladığı iktidar yürüyüşü Peisistratos için başarının anahtarıdır. Halkı birbirine kaynaştırmanın tanrılardan geçtiğini bilmektedir. Athena’yı Atina’nın kurucu tanrıçası yapar. Dört yılda bir düzenlenen uluslararası Panathenaia Oyunları’nda, Atina’nın tanrıçası Athena’yı görkemli ritüellerle öne çıkarır. Bir Anadolu destanı olan ‘İlyada’ ile ‘Odysseia’, Hellen ruhunu okşayacak biçimde yeniden yazdırılır. Atinalıları öven satırlar eklenmiş, ataları olarak gördükleri Akha Hellenleri daha fazla yüceltilmiş, Anadolu’nun tanrıları ve tanrıçaları olabildiğince Hellenleştirilmiştir. Bütün bunlar ‘Atinalı’ bilincini pekiştirmek içindir.

Tüm Atinalıların ortaklaştığı değerlerin biri de Anadolu tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen kırsal şenliklerdir. Dans ve müzik eşliğinde okunan Dithyrambos şiirlerinde, Dionysos’un başından geçenler anlatılır. Kır Dionysia’larında şenlikten şenliğe dolaşan Thespis’in korosu sevilen toplulukların başında gelmektedir. Thespis’in oyuncu olarak koroyla karşılıklı konuşması tiyatronun doğumunun habercisi olur.

Kır Dionysia’larının renkliliğini Atina’da tiyatro sanatına dönüştüren de Peisistratos’tur. Kent Dionysia’sı olarak devletin desteğiyle MÖ 534’de düzenlenen yarışmanın birinciliğini Thespis kazanır. Bu yarışmalara adını bildiğimiz tragedya ve komedya yazarlarının katılması için yarım yüzyıl daha geçmesi gerekmektedir. Kısa zamanda Dionysos mitoslarının anlatımından vazgeçilir. Baş tanrı Zeus ile diğer Olympos tanrılarının, ölümlülerle ya da ölümsüzlerle yaşadığı maceralar tiyatro yarışmalarının başat konusu haline getirilir. Peisistratos Atinalıları Olympos tanrılarının etrafında toplamayı başarmıştır.

Peisistratidler’in tiranlık dönemi MÖ VI. yüzyıl bitmeden geride kalır. Atina kentlerinde yeniden demokrasi rüzgarları esmektedir. Halk ‘Atinalı’ olmanın ayrıcalığını kavramıştır. Zenginlikten ve soyluluktan kaynaklanan sınıf farklılıkları kalkmıştır. Persler karşı kazanılan zaferlerle Hellas’ın merkezi Atina olmuştur. Aynı zamanda kültür ve sanatın da merkezidir.

Ege kıyılarındaki Anadolulu kentlerini kendilerine benzetmenin zamanı gelmiştir. Bunu savaşarak yapmak yerine kültürel yayılmacılığın silahını kullanırlar. Ege kentlerinin kurucu atalarını mitoloji üstünden Hellen soyuna bağlamak için harekete geçilir. Eski mitoslardan esinlenerek yenileri uydurulur. Bu mitoslar Atina’da toplanan sanatçıların elinde sanat eserlerine dönüşür.

O dönem Atina’sının popüler propaganda sanatı da ‘tiyatro’ olur.