Yokluğuna Alışamadık Nurhan Hoca

Çoğunuzun adını sanını duymadığı ‘Kutsal Motor’ adında bir YouTube kanalı var. Vestel’in sponsorluğunu yaptığı ‘Aşırı Ünlülerle Kısa Görüşmeler’ adındaki programda ‘aşırı ünlü’ gördükleriyle sohbet ediyorlar. Bu programın 38. bölümünde, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda oynadığı roller ve dizi filmlerdeki başarılı performanslarıyla tanıdığımız Barış Falay’ı ikinci kez ağırladılar. Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın yetiştirdiği binlerce öğrenciden birisi olan Barış Falay ile iletişim mezunu sunucu Zeynep Ocak arasında şöyle bir diyalog geçti: 

Z. O. “Sen hangi okuldansın?” 

B. F. “Ankara, dil tarih oyunculuğu bitirdim.” 

Z. O. “Dil tarih mi? Ay çok da kazıkmış! Ay neydi ya o? Umut’un babası bizim?” 

B. F. “Karadağ…” 

Z. O. “Aynen. Değil mi? O gerçek bir faşistmiş… (Barış Falay söylenene kahkahalar atarken) Ay o adamın hikayeleri…” 

B. F. “Zeynep adam Zeynep Adam, diye gezerdi Nurhan Hoca. Doğru.” 

Z. O. “Ay Nurhan Hoca! Hah, Nurhan Hoca! Nurhan Karadağ! (Zeynep Ocak kulağını çekip sehpaya vururken) Ay evlerden ırak! 

(Zeynep Ocak mizah anlayışı yansıtan gülüşüne Barış Falay gülümseyerek karşılık verir.) 

B. F. “Aynen… Artık ırak, Allah rahmet eylesin.” 

Z. O. “Ay öldü mü? (Zeynep Ocak gülümseyerek dudağını ısırırken, programın konseptine kameranın arkasından katkı verenlerin iğrenç kahkahaları efekt olarak yükselir.) O zaman Nurhan Hoca’ya buradan…” 

B. F. “Toprağı bol olsun diyelim.” 

Z. O. “Toprağı bol olsun. Nurhan hocaya Fatiha’yı esirgemeyin hakikaten… (Zeynep Ocak itici kahkahalarından birini daha atarak) Ay Umutcuğum, beni izliyorsun kardeşim, neyse sen pek umursamazsın böyle şeyleri… 

Çiğ kahkahaların süslediği görüntüler başta oğlu Umut Karadağ olmak üzere Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın ailesini ve rahmetli hocamızla yolu kesişenleri derinden üzdü. Aynı sıraları paylaştığımız Barış Falay, hocamıza yapılan densizliğe gereken karşılığı veremeyince, binlerce öğrencisi ve meslektaşı birbirinden bağımsız tepkilerle devreye girdi. Hocamızın yaşantısı ve dünya görüşüyle bağdaşmayan ‘faşist’ yakıştırmasına dilimiz döndüğünce itiraz ettik. Türk tiyatrosunun köşe taşlarından birini (ve hatta herhangi birini), ölümü üstünden kahkahalarla değersizleştirmeye çalışan niteliksiz programa sessiz kalamazdık.  

Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ı uzaktan yakından tanımadığı halde fütursuzca konuşma hakkını kendinde bulan Zeynep Ocak ise Faşizan bir ilişki, hele ki ortada hiyerarşik bir yapı varsa, hayatın her alanında kurulabilir ve hoca-öğrenci ilişkisi de buna azade değildir. Geçmişin yerleşik ve muhafazakâr tekniklerini kutsallaştırmak ve sonsuza dek onore etmek benim hayat görüşüme uymuyor; bu kanalda da amacımız kutsallarımız ve tabularımız üzerine başka perspektiflerden konuşabilmek,” diyerek, programındaki seviyesizliğinin arkasında durmayı tercih etti. 

Yoga eğitmeni sunucu içtenlikle özür dilemek yerine “Geçmişin yerleşik ve muhafazakâr tekniklerini kutsallaştırmak” açıklamasıyla savunmaya geçerek, kimsenin kimseyi kutsallaştırmaya niyetinin olmadığını algılayamadı. Daha da berbat tarafı kişisel gelişim çalışmalarıyla cebini dolduran Zeynep Ocak’ın ‘Empati’ becerisinden nasibini almadığını anladık. Hindistan’da aldığı eğitimlerle ‘Kahkaha Yogası Eğitmeni’ olduğu halde zamanlama hatalarıyla dolu kahkahaları yüzünden Zeynep Ocak’a tepkiler katlanarak çoğaldı. Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın öğrencileri televizyon ve sinemada kariyer yapmaya çalışan programcının bilgisizliğini ve birikimsizliğini vurgulayan uyarılara devam etti. En sonunda Zeynep Ocak’ın ortaklarından olduğu ‘Kutsal Motor’ adındaki YouTube kanalının sosyal medya hesabından beklenen açıklama yayınladı.  

“Bilgi dağarcığımızda kişisel hayatına ve öğrenci ilişkilerine dair çok az bilgi bulunan Prof. Dr. Nurhan Karadağ için kullandığımız ‘faşist’ kelimesi maksadını aşmıştır. Konuyu başka bağlamlarda, daha doğru kelime seçimleriyle, daha teorik biçimde tartışabilecekken, kurduğumuz mizahın ‘anlık’ yapısı bizi maksadını aşan, altını dolduramadığımız, etraflıca tartışamadığımız bir şakaya sürükledi. Bu hatadaki tüm sorumluluk Kutsal Motor ailesine aittir. Nurhan Karadağ’ın ailesinden ve yakınlarından ama’sız, ‘fakat’sız, en içten şekilde özür diliyoruz ve ilgili kısmı videodan kaldırdığımızı paylaşmak istiyoruz.”  

Bu kadarla yetinerek konuyu kapatabilirlerdi ama ‘ama’sız, ‘fakat’sız başladıkları özrün devamına iki sayfalık ‘ama’ ve ‘fakat’ yığılı açıklama sıkıştırarak özür dilemeyi bile ellerini yüzlerine bulaştırdılar ya; neyse artık… 

Kutsal Motor’un bilgi dağarcığında bulunmayan Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ı anlamak için Yusuf Sağlam’ın yazdığı “Anadolu Tiyatrosunun Köylüsü-Nurhan Karadağ” adındaki 472 sayfalık bilimsel nitelikli kitabı okumalarını öneririm. Biz de YouTube kanalının yetersizliklerini geride bırakarak, Nurhan Hocamızı ölümünün beşinci yılında yeniden anlatmaya çalışalım. 

İlk mezunlarından birisi olarak, AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nde akademik yaşamının kırk yılını, öğrencilerine reji dersleri vererek ve sahne üstü uygulamalar yaparak sürdüren; gözbebeği Ankara Deneme Sahnesi’nden başlamak üzere, özel ve ödenekli tiyatrolarda 100 civarında tiyatro oyununun rejisine imzasını atan, yirmi civarında ödülle başarıları onurlandırılan; 1992 yılından emekli olduğu 2010 yılına kadar AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nün başkanlığını yürüten Prof. Dr. Nurhan Karadağ, 22.10.2015 tarihinde aramızdan ayrıldı. 

Onun tiyatro mücadelesinin ardında, batının yetersiz taklitleri peşinde sürüklenmek yerine, Anadolu’nun bereketli topraklarında, tiyatro sanatının köklerine uzanma çabası vardı. Bu arayış kaybolmanın eşiğindeki köy seyirlik oyunlarının akademisyen gözüyle araştırılmasıyla başlar. Kışın soğuğu, yağmurun çamuru demeden 70’li yılların çetrefilli dönemlerinde yollara koyulur. Televizyonun kültürel erozyonuna fırsat vermeden Anadolu’nun farklı yörelerindeki seyirlik oyunları derleyecektir. Yaptığı çalışmalar ‘Köy Seyirlik Oyunlarının Özü ve Biçim’ adlı doktora tezi olur. Tek başına çıktığı yolculuk öğrencilerinin katkılarıyla ekip çalışmasına dönüşmektedir. 

Köy seyirlik araştırmalarının içindeki dramatik yapılı oyunların ‘oyun çıkarma’ ya da ‘yansılama’ anlayışıyla sahneye taşımanın zamanı gelmiştir. 80’li yılların baskıcı dönemlerinde ‘Ölüm Doğum Evlenme’ başlangıç projesi olarak değerlendirilebilir. ‘Yaren ve Semah’ gösterisi somut olmayan kültürel mirasımızı sahiplenme adına atılmış cesaretli bir adımdır. ‘Yazıbağı’nda Şenlik Var’ dramatik yapılı köy seyirliklerin otantik lezzetiyle sahneye taşınmasıdır. Köy seyirlik kökünün, tiyatro toprağını sıkıca kavradığı ‘Yunus Diye Göründüm’ oyunu, emeğin sanatsal şölene dönüştüğü sentezdir. Kök tutmuştur. Özel ve ödenekli tiyatrolarda Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın çabaları filizlenmeye başlamıştır. 

Bu oyunların sahneleme aşamasında, hocamızla çalışmanın tadını çıkaran kalabalık ekibin içindeydim. Onun dilinde kızlar Zeynep’ti, erkekler Abidin! Bir köşede tembellik yapanın adı ise Demlik! Onun kadar ‘kadın’ kelimesinin hakkını verebilen kimseyle karşılaşmadık. Birçoğumuz akademik unvanlarını ve dillere destan pardösüsünü seyir yerindeki koltuklara bırakarak, sahneyi süpürdüğüne tanıktır. Çayımızı demlemiştir. Rakımızı doldurmuştur. Evinde ağırlamıştır. Borç vermiştir. Aşk acılarımızı sabırla dinlemekten yorulmamıştır Prof. Dr. Nurhan Karadağ… 

Batı tiyatrosunun dillere pelesenk ezber cümlelerini, şatafatlı sözlerle süsleyerek tiyatroyu anlatmaktan kaçındı; kendisi gibi yalın ve anlaşılır olmayı tercih etti. 

Oyuncuların egolarını besleyerek sanat yapmayı ve öğrenci yetiştirmeyi reddetti; toplu oyunculuğu ve birlikte emek vererek üretmeyi öğrencilerine aşılamanın peşinde oldu. 

Öğrencilerini okula geldiği günden başlayarak meslektaşı olarak gördü; kimi ‘Nurhan Abi,’ demeyi tercih etti, kimi ‘Nurhan Hoca,’… 

Her zaman söz söyleme hakkımız oldu. Sözün amacını aştığı zamanlarda bile hocalığının sevgisinden taviz vermedi. Bir özeleştiri olup olmadığını bilemem ama öğrenciliğin doyumsuzluğuyla daha da fazlasını bekledik. O ise sabrını sınayan gülümsemesiyle, yaptıklarının çokluğunu dile getirmek yerine, bundan sonrasında yapılması gerekenleri anlatmaya devam etti. İyi bir seyirci olmanın dışında tiyatro yapamayanların yüreklerini ‘Ne iş yapıyorsanız başkalarından iyi yapıyorsunuz,’ diyerek rahatlattı, doğruyu söylüyormuş, haklıymış Prof. Dr. Nurhan Karadağ… 

Ondan aldıklarımızı öğrencilerimize taşıdık. Onun kelimelerinden karakterler yarattık. Onunla oyunların dekoruna çivi olduk. Spot olup sahneleri aydınlattık. Ter olup sahnelere damladık. Bir parça kendimizi beğenmişliğimizi bağışlayın ama tiyatroyu doğru hocalardan öğrenen şanslı bir kuşak olarak yetiştik. Türk tiyatrosunun bütün alanlarına yayılabilmemize vesileydi Prof. Dr. Nurhan Karadağ… 

Biz tiyatronun her şey olduğu düşüncesiyle üniversiteye gelmiştik ama yaşamın içinde ‘insan’ olabilmenin ve öyle kalabilmenin her şeyden önemli olduğunu hocalarımızdan öğrendik. Sonu insan olmaya uzanan tiyatro yolculuğunun ışığı oldu Prof. Dr. Nurhan Karadağ… 

Son yolculuğuna hocamızı uğurlamak için toplandığımızda, öğrencilerinde bıraktığı izlere yeniden tanıklık yaptık. Bu nedenle AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nden yolu geçenlere Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın dilinden birkaç sözüm olacak. 

‘Demlik gibi oturmayın Zeynepler! Abidinler! Çok fazla yapacak işimiz var…’