Zaten aktör dediğin nedir ki?

Bir biçimde Haldun Taner’in ‘Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’ oyunundaki Fasulyeciyan’ın ünlü tiradını Münir Özkul’dan izlemişsinizdir.

“Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.”

Bu oyunun yazıldığı 60’lı yıllarda Türkiye tiyatrosu parlak bir dönem yaşamaktadır. İstanbul ve Ankara’da kişi başına düşen tiyatro topluluğu yüzdesi Paris ve Londra’dan fazladır. Her dönemde olduğu gibi siyasi iradenin baskısı tiyatronun üstünden eksik olmaz, ipe sapa gelmez bahanelerle tiyatro oyunları yasaklanır, tiyatro salonları polisler tarafından basılmakta ve oyunculara saldırılmaktadır.

Türk tiyatrosunun değerini yitirmeyen birçok tiyatro oyunu, 60’lı yılların siyasi ve sosyal koşullarında yazılır; Haldun Taner (Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Vatan Kurtaran Şaban), Aziz Nesin (Toros Canavarı), Güngör Dilmen (Canlı Maymun Lokantası, Kurban, Midas üçlemesi), Adalet Ağaoğlu (Evcilik Oyunu, Çatıdaki Çatlak), Rıfat Ilgaz (Hababam Sınıfı) diye uzayıp gidiyor liste…

Sözünü ettiğimiz dönemin unutulmaz tiyatro oyunları arasında ilerici, devrimci yazarlarından Sermet Çağan’ın ‘Ayak Bacak Fabrikası’ da var. İlk kez sahnelendiği AST’da (Ankara Sanat Tiyatrosu) yüzbinlerce seyirciye ulaşmıştır. Aynı yıllarda Aksaray’daki Pertevniyal Lisesi’nin arkasındaki tiyatro binası Tiyatro TÖS’ün (Türkiye Öğretmenler Sendikası) merkezi konumundadır. Sermet Çağan ve Seçkin Selvi’nin önayak olduğu Tiyatro TÖS’ün kurucuları arasında Mehmet Ulusoy, Savaş Yurttaş, Ali Özgentürk, Oben Güney, Hikmet Karagöz, Selçuk Uluergüven gibi isimler vardır. Fakir Baykut’un başkanlığını yaptığı sendikanın tiyatrosu ‘Ayak Bacak Fabrikası’ oyunuyla köy kasaba demeden bütün Türkiye’ye turne yapar. Türk tiyatrosu için benzersiz bir deneyimidir. Son oyunları ise Sermet Çağan’ın iki oyun metninden ve belgelere dayanarak hazırladığı, 1967 yılında da Yavuz Özkan, Seçkin Selvi’yle birlikte sahneledikleri ‘Sacco İle Vanzetti’ olur.

Bir grup Köy Enstitülü öğretmenin hayat verdiği TÖS tiyatro binasındaki gösteriler 1971 yılında gerçekleştirilen 12 Mart Darbesiyle kesintiye uğrar. TÖS sonrasında TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) adıyla kültürel etkinlikler devam edecektir. 1980 yılındaki 12 Eylül Darbesine kadar ‘Politik Tiyatro’ anlayışına yakışan birçok tiyatro oyununa ev sahipliği yapar. Son darbede kapısına kilit vurulan tiyatro binası uzun yıllar kapalı kalmaya mahkum edilecektir.

Bu satırların arasına Fasulyeciyan’ın ünlü tiradından birkaç cümle daha sıkıştıralım:

“Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler. Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar.” 

Boş kalmaya devlet iradesiyle mahkum edilen tiyatro binasında, Fasulyeciyan’ın tasvir ettiği manzara yaşanırken, ABT (Ankara Birlik Tiyatrosu) tarafından 1994 yılında mahkumiyet sone erer.

“Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde!”

ABT’nin kurucusu Zeki Göker Piscator çizgisinde tiyatro yapmayı benimseyen sanatçılardandır. Tiyatro anlayışını “Tiyatro bizim için araçtır. Biz önce devrimci, sonra sanatçıyız. Bu nedenle de politik tiyatro yapıyoruz,” diye tanımlamaktadır. Bu muhalif yaklaşım Zeki Göker’in yönettiği oyunların çoğunun yasaklanmasına ve mahkeme kararlarıyla oynanmasına neden olur. Yıllar içind e tarihi tiyatro binasına yeniden kilit vurulur.

Su Gösteri Sanatları Sahnesi adıyla 2007 yılında yenilenen tiyatro binasının seyircisiyle buluşma zamanı yeniden gelmiştir. Bundan sonrasında Nurhan Uslu’nun genel sanat yönetmenliğini yaptığı Mask-Kara Tiyatrosunun oyunlarıyla sanat yolculuğuna devam edecektir. Bu yıl 25. Sanat Yılını kutlayan Mask-Kara Tiyatrosunun çizgisi yarım yüzyıllık geçmişin sentezi gibidir.

Her yeni oyunda sahneye dökülen replikler kalabalıklaşmakta, fısıltıları çoğaldıkça çoğalmakta derken

Bir kıvılcım önce, arkasından birkaç kıvılcım daha karanlığı delen, giderek ortama yayılan yanık kokusu ve aniden mekanı aydınlatan alevler…

Bir dekorun panosu, bir kostümün paçası, bir seyirci koltuğu, bir halı köşesi derken, fütursuzca etrafa dağılan alevlerin kuşattığı tarihi tiyatro binası, 17 Ağustos 2019, saat 03.00 civarında yanıp kavrulmaya başlar…

Bu alevlerin arasında küle dönüşenler; Mask-Kara Tiyatrosunun 25 yıllık geçmişi, geçen ay 100. sayıya ulaşan Tiyatro Gazetesi’nin arşivi, Sıfırdan ve Dramatik yayınları tarafından basılan yüz binin üstünde kitap ve de tiyatronun kendisi…

Ya gidecek yeri olmayan replikler?