Zincire Vurulmuş Prometoheus

Tiyatro meraklılarına “En sevdiğin mitolojik karakter hangisi?” diye sorduğunuzda “Prometoheus,” yanıtını çoğundan alırsınız. 

“Neden Prometoheus?” 

“Zeus’tan ateşi çalıp, insanlara verdi.” 

“Derdi neydi de tanrıların ateşini insanlara vermeyi kendine görev edindi?” 

Bu derdi kendine dert edinen tragedya yazarı Aiskhylos (MÖ 525-455) Ege ve Akdeniz Mitolojisi’nin karizmatik tanrısı Prometheus hakkında üç tragedya yazmış. Üçlemenin birinci tragedyası ‘Zincire Vurulmuş Prometheus’ (Prometheos Desmotes) günümüze ulaşarak tiyatrocuların sevdiği oyunlardan birine dönüşür. Ne yazık ki ’Zincirinden Kurtulmuş Prometheus’ (Prometheos Lyomenoss) ile ‘Ateş Taşıyan Prometheus’ (Prometheos Pyrphonos) tragedyaları günümüze ulaşmayı başaramaz. 

En kısa tarafından ‘Zincire Vurulmuş Prometheus’ tragedyasını özetleyecek olursak; tanrıların tanrısı Zeus tarafından cezalandırılan Prometheus, İskitlerin yaşadığı Anadolu topraklarına güvenlik görevlileri eşliğinde getirilir. Demiri işlemekteki ustalığıyla bilinen topal Olympos Tanrısı Hephaistos tarafından, sivri uçlu sarp kayalara, has çelikten kırılmaz halkalarla bağlanır. Zor görevi yerine getirmekten hoşnut olmayan Hephaistos’un tanrıların tanrısı olan babasına karşı gelmeye cesareti yoktur.  

‘Zincire Vurulmuş Prometheus’ tragedyasını yazıldığı dönemlerde izleyen Antik Yunanlılar, daha önce babasının kurallarına uymayan Hephaistos’un, Olympos’un zirvesinden aşağıya atılarak topal kaldığını bildiği için durumu anlayışla karşılar. Aynı seyirciler on iki kardeş (altı kız ve altı erkek) titanın Zeus’tan önce dünyayı yönettiğini ve çoğunun birbiriyle evli olduğunu da bilmektedir. Baş Titan Kronos ile kardeşi Reia’nın evliliğinden Zeus ile kardeşleri doğmuştur. Bir başka Titan Okeanos ile denizin doğurgan gücünü simgeleyen kardeşi Tethys’in evliliği, binlerce ırmak ve deniz kızına hayat vermiştir. İapetos ise Okeanos’un kızlarından Anadolu’ya (bir başka yoruma göre de Batı Ege’ye) adını veren Asia’yla evlenerek Prometheus ile üç kardeşini dünyaya getirmiştir. 

Genç Zeus babasına meydan okuduğunda, titan amcalarının bazıları yanında, bazıları da karşısında yer alır. Okeanos ile İapetos tanrıların savaşında tarafsız kalmayı tercih edenlerdendir. Zeus’un yanında savaşanların arasında amcasının oğlu Prometheus da kardeşleriyle beraber yer alır. On yılı aşan savaşta yenilen titanların titanı Kronos olur. Zor günlerin geride kaldığı düşünen Zeus kendini tanrıların tanrısı ilan eder. Yeni dünya düzenindeki egemenliğini kardeşleri ve çocukları arasında paylaştırmayı tercih etmiştir. Sözünü sakınmayan Prometheus ise ailesinin payına düşen tanrı payından memnun değildir.  

Bu gergin ortamda ölümlülerin de katıldığı bir barış sofrası kurulur. Zeus’un üstünlük taslamasından hoşlanmayan Prometheus, ölümsüz tanrıların ölümlülerden farklı olmadığını göstermekte kararlıdır. Bir öküzü ikiye bölerek yenilecek tarafını karın derisinin altına gizler. Yenilemeyecek kemikleri de alımlı hale getirerek yağlarla süsler. Zeus sofraya getirilen öküzün parçalarına kuşkuyla bakarak tanrılara sunulan payın hangisi olduğunu sorar. ‘Sen tanrıların tanrısısın, yüreğinin sesine göre payını seç,’ diyen Prometheus da amcasının oğlunu seçim yapmaya zorlar. Ulu Zeus’un seçimi yağların altına gizlenmiş yalın kemikler olunca öfkeden safrası kabaracaktır.  

İki ölümsüz tanrının çekişmesi barış sofrasındaki ölümlüleri güldürür ama son gülen Zeus, tanrıların payıyla yetinmek yerine, ölümlü insanların bütün yiyeceklerine el koyar. Bununla da yetinmeyerek tanrıların ateşini insanlara yasaklar. Evlerindeki ocaklar yanmaz, yemekler pişmez olur. Bir kez daha kurnazlığa yeltenen Prometheus, rezene kamışının içinde çaldığı ateşi ölümlü insanlara dağıtarak tanrıların tanrısına boyun eğmeyeceğini açıkça gösterir.  

Bu iktidar savaşında Prometheus’un gururlu ve kendini beğenmiş abisi Menoitios canından olur. En büyük abisi Atlas ise birbirinden güzel kızlarını geride bırakarak dünyanın uzak diyarlarında yaşamak zorunda kalır. Zeus geride bıraktığı kızlarından üçünü kendinin, ikisini kardeşi Poseidon’un, birini de oğlu Ares’in kadını yapar. Adı ‘sonradan gören’ anlamına gelen Prometheus’un küçük kardeşi Epimetheus için Zeus’un daha sinsi bir hesabı vardır. Zeus’un emriyle suyu toprakla karıştıran Hephaistos, Olympos Tanrıları’nın katkısıyla Pandora’yı yaratır. Saf akıllı Epimetheus da Prometheus’un uyarılarına aldırmadan Pandora’yla evlenecek ve sonsuza kadar Zeus’un kölesi olacaktır. 

Prometheus’un cezası da kollarından ve bacaklarından boyunu iki kat aşan bir sütuna zincirle bağlanmaktır. Bir kartal gündüz Prometheus’un karaciğerini yiyecek, gece karaciğer yeniden oluşacak, kartal ertesi gün gelip tekrar yiyecek ve kartalın eziyeti sonsuza kadar sürecektir.  

Antik Yunanlıların kutsal kitapları sayılan Homeros Destanı’nda sözünü ettiğimiz ayrıntılar karşımıza çıkmaz ama Hesiodon’un ‘Theogonia’ ile ‘İşler ve Günler’ şiirlerinde uzunca anlatılır. Zaman içinde Olympos Tanrıları’nın mitolojik hikayelerini dilden dile aktaran ozanların sözleri tiyatro sanatının doğuşuna malzeme olur. Bu döneme tiyatro seyircisi olarak tanıklığını yapanlar da İapetosoğullarının yaşadığı felaketleri ve çamurdan yaratılan Pandora’nın efsanesini ezbere bilmektedir zaten… 

Biz oyunumuzun özetine dönecek olursak; adı ‘önceden gören’ anlamına gelen Prometheus’un zincirlendiği kayalıktan Hephaistos ayrılmıştır. Koro olarak Okeanos’un kızları, daha sonra da Okeanos’un kendisi gelir. Ateşi çalan Prometheus’un tanrıların düzene karşı geldiği için zincire vurulduğunu söyler. İnsan soyu için yaptığı iyilikleri, bunlardan dolayı tanrıların tepkisini, kendini ve karşısındakileri eleştirip değerlendirmektedir. Onun durumuna üzülen Okeanos bağışlanması için aracı olmak ister. Bu isteğin kabul edilmeyeceğini önceden bilen Prometheus amcasının (aynı zamanda da kayınpederinin) yardımını geri çevirir. 

Bir sineğinin musallat olduğu İo da ineğe dönüşmüş haliyle Prometheus’un zincirlendiği kayalığa gelecektir. Bu güzel kadın, uçkuruna düşkün Zeus yüzünden Olympos Tanrısı Hera’nın lanetine uğramıştır. İo’nun eninde sonunda Zeus’la birlikte olacağını söyleyen Prometheus ve doğacak torunlarından birinin (Herakles’in) de kendisini zincirlerden kurtaracağı kehanetinde bulunur.  

Bu arada Zeus’u tahtından edecek olayların nasıl gelişeceğini önceden bildiği halde ayrıntılarını paylaşmaz.  Sözü edilen kehanet hakkında konuşmak için Olympos Tanrılarından Hermes de kayalığa gelenlerin arasındadır. Zeus’un oğlu ne söylerse söylesin Prometheus’tan kehanetin ayrıntılarını öğrenemez. Bu yüzden de oyunun sonunda yer yerinden oynayacak ve Prometheus devrilen kayaların altında kalacaktır.  

Çoğu tiyatro meraklısı Aiskhylos’un (serimlemeden öteye geçmeyen) ‘Zincire Vurulmuş Prometheus’ tragedyasını okumadığı halde Prometheus’a hayranlık besler. Bu tiyatro meraklıları Homeros’un eserlerini bilir ama İlyada ile Odysseia’yı okumamıştır. Hesiodon’un adını bile duymamıştır. Ege ve Akdeniz Mitolojisi hakkındaki bilgileri de kulaktan dolma olduğundan Prometheus’a sevgileri ‘Zeus’tan ateşi çalıp, insanlara verdi,’ cümlesinden öteye geçmez. Umarım yazdıklarım Prometheus sevgisine katkı verir.